Bugün sizlerle Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi İslami İlimler Fakültesinde görevli Doç Dr. İlyas CANİKLİ’nin Türkiye İlahiyat Araştırmaları Dergisi 4 / 1 (Haziran 2020) tarihinde yayımlanan makalesini bölümler halinde paylaşacağım.
İnsanlık için son Peygamber olarak gönderilen Hz. Peygamber’in bilgisinin sınırlarının bilinmesi ve Allah’ın koyduğu çerçevede tanınması onun misyonunun bilinmesi açısından önemli bir husustur. Onun bilgisinin sınırlarının vahiy merkezli belirlenmesi sünnet olarak isimlendirilen uygulamalarının dayanakları açısından da önem arz etmektedir. Rasulullah’ın Kur’an’ın bir nevi tatbikatı konumunda olan sahih sünnetinin ne olup olmadığının tespit edilmesinin de Rasulullah’ın bilgisinin sınırlarıyla ilişkisinin olduğu muhakkaktır.
Genelde peygamberlerin özelde de Hz. Peygamber’in gaybe dair bütün meselelerde bilgi sahibi olup olmadığı konusu rivayetler üzerinden tartışılmaktadır. En azından bu tartışmanın sağlıklı bir zeminde olabilmesi için Kur’an’dan hareketle Hz. Peygamber’in bilgisinin sınırlarıyla, onun gayb bilgisinin ifade ettiği anlamın ya da bunların nasıl bir ilişki içerisinde olduğunun açığa kavuşturulması önemli bir husustur.
Kur’an’da Rasulullah’ın beşeri ve vahiy alan yönüne vurgu yapılmaktadır. Her şeyden önce onun bir beşer olduğu her zaman göz önünde bulundurulması gereken bir durumdur. Vahiyle muhatap olan Hz. Peygamber’in bilgisinin de Allah’ın bilgisi ile eş tutulması meselesi ve
bilginin kaynağı meselesi İslam düşüncesinde de tartışılan ve önemli yeri olan bir husustur. Ayrıca Hz. Peygamber’in olacak her şeyi önceden bilmek gibi bir görevi ya da gücü var mıdır? Şayet böyle bir gücü varsa bunun sınırları nelerdir? İddia edildiği gibi Rasulullah her şeyi bilme gücüne sahipse bu iddianın çıkış noktaları neler olabilir gibi hususlar dikkate şayandır.
Bu yazıda sözü edilen hususların açıklığa kavuşması için üzerinde durulmasında yarar görülen diğer bir konu da Hz. Peygamber’in kendisine vahy edilen ayetlere uyma mecburiyetidir. Ayetlere göre vahye uyma zorunluluğu olan bir Peygamber’in bilgisinin sınırı ne olabilir? Vahiy dışında hangi bilgiyi ne kadar elde edebilir ve bunun rivayetler açısından önemi nedir gibi hususlar önem arz etmektedir.
Hz. Peygamber’in Allah adına ayet uydurmasının ve ona isnadının imkânsızlığı Kur’an’da zikredilirken, ondan nakledilen rivayetlerin bu konudaki ayetlere uygunluğuna ne kadar dikkat edilmektedir? Rivayetlerde/hadislerde yer alan hususların Kur’anî hükümlere uygunluğu göz ardı edilirse ne gibi durumların ortaya çıkacağının tartışılması da konu açısından önemlidir.
Bu makalenin diğer bir konusu ise inanmayanların Hz. Peygamber’den mucize talebinde bulunmaları ve bu talebin onun tarafından yerine getirilmesinin Rasulullah’ın bilgi sınırı ile ilgisi hakkındadır. Hz. Âdem’den başlayarak Hz. Muhammed’de son bulan vahiy sürecinin çeşitli dönemlerinde vahye karşı olanlarca, risalet iddiasını ispata yönelik olarak peygamberlerden bazı konularda mucize göstermeleri istenmiş ve Allah da peygamberlerini mucize yoluyla desteklemiştir. Gösterilen mucizelerin Hz. Peygamber’in bilgisinin sınırlarıyla ilişkisi ne orandadır? O vahyi tebliğ etme ya da hayatın diğer alanlarında mucize yolunu ne kadar kullanmıştır gibi sorular çerçevesinde mucize ve Hz. Peygamber’in bilgi sınırı ilişkisi ele alınacaktır.
Hadis usulü kitaplarında bu mevzuya epeyce yer ayrılarak, Kur’an dışında da Hz. Peygamber’e vahiy geldiği vurgulu bir şekilde ifade edilmektedir. Bu mesele geçmişte olduğu gibi günümüzde de hadis usulünün tartışılan konuları arasında yer almaktadır. Kur’an dışı vahyin Hz. Peygamber’in bilgisinin sınırlarıyla ilişkisi ve bu rivayetlerin tamamının vahiy mi yoksa Hz. Peygamber’in vahiyden anladığı uygulamaları mı ifade ettiği konusu bu makalenin ana konularını oluşturmaktadır. Makalede yer verilmesi düşünülen ve buraya kadar zikredilen konu başlıklarının çıkış noktasının Kur’an olduğu ortadadır. Bunlara ilave olarak Hz. Peygamber’in bir beşer olarak vahiy dışındaki bilgi kaynaklarının neler olabileceği konusuna temas etmek de bu konunun açıklığa kavuşması açısından önem arz etmektedir.(1.bölümün sonu)