Bugün sizlerle İnönü Üniversitesi sosyal bilimler fakültesi öğretim üyesi Halil İbrahim KARAKEÇİnin 2015 yılında yayınladığı yüksek lisan tezinden konu şeklinde yaptığımız alıntılardan ikinci bölümünü paylaşacağız.
Kuran-ı Kerim yeryüzüne indirilen ilâhî kaynaklı kitaplar içerisinde aslı bozulmamış
(tahrif edilmemiş) tek kitaptır. Diğer İlâhî kitaplara nazaran özgünlüğünü de koruyor olması, özellikle biz müslümanlar açısından okunması, incelenmesi ve üzerinde araştırmalar yapılmasını elzem kılmaktadır. Bu sebeple Kuran-ı Kerimde yer alan her sûre, her âyet veya her konu, ağırlık durumuna bakılmaksızın bir inceleme ve araştırma konusudur.
Şüphesiz yüce Allah, Kurân-ı Kerimi bir hidâyet rehberi olarak göndermiştir. Kuran
sadece katı bir emirler yasaklar kitabı veya bir takım ibadetlerin uygulama zamanını ve
biçimini gösteren bir kitap değildir. O, muhataplarının hem bu dünya hem de âhiretteki
yaşamlarında saadet ve mutluluk elde etmelerini sağlamak için, daha önce yaşamış olan toplulukların tecrübelerini de öne çıkarır. Bir örneklik olsun diye bu kıssaları anlatır ve
muhataplarının bu kıssalardan ders almalarını öğütler. Kuranı Kerim, önceki milletlerin kıssalarının şüphe götürmez gerçekler olduğunu ifade ettiği gibi, bu kıssaları anlatmasındaki amacının ne olduğunu, onlardan nasıl yararlanıp ibret alınması gerektiğini, üzerinde düşünüp taşınma ve anlama yöntemini de bize açıklamaktadır.
İnsanlığın hidâyetini ve eğitimini merkeze alan Kuran, bunu değişik metodlarla gerçekleştirmektedir. Kuranın üçte birine tekâbül eden kıssaları bu eğitim ve hidâyet
metodunun önemli bir parçasıdır. Geçmiş toplumlardan bahseden Yüce Kitap, aynı zamanda onlara hâkim olan değişmez kanunlara da/sünnetullah dikkat çekmişitr. Zira bu yasalar geçmiş toplumların başından geçenleri yansıttığı gibi, gelecek toplumların eğitimi ve
inşasında önem arz etmektedir. Hatta bu olaylar ve yasalar Kuranda önemli bir yer işgal
etmektedir.
KURAN KISSALARINDA GAYE
Yeryüzüne indirmiş olduğu kitaplar ile muhatabı olan toplumların yaşam serüvenleri içerisinde, karşılaştığı problemlere çözüm bulması için reçeteler sunan Yüce yaratıcı, yukarıda da değindiğimiz gibi bunu bazen kıssalar ile yapmaktadır. Doğası gereği toplumların inişli ve çıkışlı zaman dilimleri vardır. Her zaman toplumlar için olumlu durumların yaşandığı ve yükselme eğilimi gösteren bir yapı olmayabilir. İşte bu gibi durumlarda toplumların sarılacağı bir takım moral dinamiklere ihtiyaç vardır. İşte Kuran Kıssaları, son ilâhî din olan İslâm ve muhatapları olan Mekke toplumunda böyle bir zaman diliminde moral dinamikler oluşturmuştur.
Kuran kıssalarında verilmek istenilen mesajı anlamak, insanlığın yüzleştiği sıkıntılardan kurtulması ve yaratıcısını tanıması açısından önem taşır. Kıssalarda yaşanmış olaylar etkili bir üslupla anlatılmış, insanlığın başına benzer olayların her zaman gelebileceği hatırlatılmıştır. Nitekim Kuran-ı Kerim, toplum kanunlarının değişmezliğini özenle vurgulamaktadır. O halde geçmişi tanımak, gelecek için önemlidir. Geçmiş dönemlerde yaşayan peygamberlerle toplumların başından geçenler insanlar için ibret alınacak şeylerdir. Kıssalarda sözü edilen şahıs, olay, yer ve zaman unsurlarıyla sunulan hedefler, dolaylı bir anlatım ile geliştirilmek istenen bilinçler esas kabul edilmiştir. Bu yüzden insan, kıssalarda tasvir edilen olaylarla kendini ve içinde yaşadığı toplumu sorgulama imkânı bulur. Kıssalardaki olumlu ve olumsuz anlatımları, dünyadaki yaşamı ve geleceği hakkında vereceği kararlarda bir mihenk noktası olarak kabul eder.
Kıssaların mesaj iletimindeki önemini dikkate alan âlimlerimiz, Kuran kıssalarını ele alan birçok çalışma gerçekleştirmiştir. İlk yapılan çalışmalarda kıssalar birer tarihi olay olarak işlenmiş ve bunun doğal sonucu olarak yer, şahıs, zaman ayrıntıları verilmiştir. Bunun başlıca nedeni Kuranın kendinden önceki (tahrif edilmemiş) kitaplar ile içerik açısından paralellik arz etmesidir. Hâlbuki kıssalar, salt tarihi bir bilgiyi vermek üzere Kuranda yer almazlar. Kıssaların Kuranın indiği döneme ve sonraki dönemlere uzanan yansımaları vardır. İlâhî vahyin özünün bir olması, kıssaların ayrıntı kısımlarının öğrenilmesinde her ne kadar artı bir değer gibi görünse de, zamanla bu rivâyetlerin çoğalması bu alanda bir kafa karışıklığı meydana getirmiştir. Öyleki Kuran-ı Kerimin kıssalarda işaret ettiği gerçekler ve hidâyete yönlendirme çabası, bir takım gereksiz ayrıntılarla gölgelenmiştir. Bu da Kuran-ı Kerimin yüce mesajına zarar vermiştir. (İKİNCİ BÖLÜMÜN SONU)