Kur’ân Âyetlerinde İçki Yasağının Değişik Cümle Yapılarıyla Anlatılmasının Sebepleri

  • imsa

Vahyin nüzulü esnasında içki Araplar için vazgeçilemez bir zevk ve alışkanlık aracıydı. Onlar içkiye bağımlı bir haldeyken hamr ile ilgili âyetler nazil olmaya başlamıştır. Onların bu alışkanlıklarını terk etmelerine yönelik, Kur’ân’ın tedrîcî bir yönteme başvurduğu görülmektedir. Bu çalışmada bütün kötülüklerin anası diye tarif edilen içki ile ilgili âyetler incelenecektir. İçkinin belirli zaman aralıklarıyla nazil olan âyetlerle tedrîcî bir şekilde yasaklanmasının sebepleri araştırılacaktır. İçki ile ilgili âyetlerdeki cümle yapıları incelenip kullanılan üslubun dikkatlere sunulması amaçlanmıştır. Böylece içki bağımlısı kişilerin psikolojilerini anlamak ve tedrîcî bir şekilde içkiyi terk etmelerini sağlamak için yeni bir metot sunulması hedeflenmiştir.

Kur’ân-ı Kerîm’de Müslümanların dünya-âhiret saadeti için çeşitli emirler ve yasaklar bulunmaktadır. Bunların bir kısmı şirk,1 kız çocuklarını diri diri toprağa gömmek,2 zulüm3 gibi dini, nefsi ve nesli muhafazaya yönelik aciliyet kesp eden meseleler olması hasebiyle hemen yasaklanması gereken olumsuzluklar olduğu söylenebilir. Bu kötülükler yasaklanmadan İslam’ın ana mesajı ortaya çıkamayacağı için herhangi bir süreç gözetilmeksizin ilk dönemde bu tür zararlı haller tasvir edilerek kesin bir dille yasaklanmıştır. 

İçki, faiz, kumar gibi ikincil denilebilecek derecede zararlı kötülüklere tedrîcî bir şekilde yasaklama getirilmiştir. Bunda, insanların fiziksel ve psikolojik durumları dikkate alınarak yasakların uygulamaya konulması etkili olduğu görünmektedir. Böylece yasaklar zaman içerisinde daha geniş ve samimi bir kabullenmeyle hayata taşınmıştır. Bu yöntem sayesinde şirk toplumunda yaygın olan ve bir süre nüzul döneminde de devam eden bu zararlı alışkanlıklar konusunda insanların eğitildiği anlaşılmaktadır. 

İçkinin haram kılınmasının tedrîcî bir metotla gerçekleştiğini inceleyen çalışmalar yapılmıştır. Fakat bu âyetlerin cümle yapıları ve bu cümleleri ifade üsluplarının Müslümanlarda meydana getirdiği etki ve içki âyetlerinin belâgat bağlamında bütünsellik içerisinde işlendiği bir çalışma olmamıştır. Bu eksikliğin giderilmesi için bu çalışma yapılmıştır. Konuşmacının anlatmak istediğini muhatabına aktarmada kurduğu cümleler çok önemlidir. Söylenen sözün üslubu muhatabı etkilemekte son derece önemli bir unsurdur.

Arapça’da cümleler haberî ve inşâî olmak üzere iki gruba ayrılır.4 Haberî cümleler yalan veya doğruluk olasılığı bulunan cümlelerdir.5 Haber, herhangi bir cümledeki bir hükmü bildirmek için söylenir. Verilen haberin doğru veya yanlış olması önemli değildir. Önemli olan bu cümlede herhangi bir olaydan haber verilmiş olmasıdır.6 Haberî cümlelerde zâhirî ve bâtınî mana birbirleriyle örtüşür. ُ ل ُ ج َ رلا

َ

مَات “Adam öldü.” örneğinde adamın öldüğü muhataba bildirilmiştir. Başka bir gaye söz konusu değildir. İnşâî cümleler ise doğru ve yalan ihtimali olmayan cümlelerdir.7 İnşâ talebî ve gayrı talebî olmak üzere ikiye ayrılır.8 Talebî cümlelerde herhangi bir olay gerçekleşmemiştir. Fakat konuşmacının muhatabından isteği vardır. Bu istek emretmek, yasaklamak, nidâ etmek, soru sormak, temennide bulunmak şekillerinde gelebilir.9 Gayrı talebi cümlelerde muhataptan bir istek söz konusu değildir.10

Kur’ân-ı Kerîm’de içki yasağı ile ilgili âyetler bazen haberî bazen de inşâî cümleler halinde gelmiştir. Öncelikle bunların muktezâ-yı hâle göre geliş şekilleri incelenecek ve yasaklanma sürecinin nasıl tahakkuk ettiği hususu araştırılacaktır.

Üslupta duruma, zamana, yere ve hitap edilen kişilere göre dili ayarlama, sözün söylendiği yerin, zamanın gerçek ve gereklerine uygun olması durumuna muktezâyı hâl denir. Teşekkür ile şikâyet ifadesi; haber verme ile inkâr etme; övme ile yerme; soru sormayla inkâr etme arasında farklılıklar vardır. Bunlar, her ne kadar zahiren birbirlerine yakın olsalar da bâtinî manasında farklılıklar barındırırlar. İşte bu durumların tümü mukezâ-yı hal kapsamına girer.11 Konuşmacı bir konuyu anlatırken bazen genişçe izah etmesi gerekebilir. Bazen kısa vurgular yapması uygun olur. Bazen cümlenin bir ögesi hazfedilir. Bazen soru sorarak anlatmak istediğini daha beliğ bir şekilde sunar.12 Buna, muktezâ-yı hal, neyi gerektiriyorsa onu söylemek en uygundur, denir.13

zıddına daha sonra yeni bir hüküm gelmelidir.19 Zemahşerî’inin ikinci yorumunda ise Allah’ın insanları içki içtiklerinden dolayı azarladığını ve nimetlerinden dolayı onları minnet altında bıraktığını belirtmektedir. Bu âyette minnet ifadesi açık olmakla birlikte azar ifadesi çok kapalı bir şekilde sunulmuştur. Âyetin “güzel besinler elde edersiniz” bölümünde Allah’ın insanlara nimet verdiği açıkça ifade edilmektedir. Fakat azar ifadesi ancak aşağıda anlatılacağı gibi daha sonra inecek âyetlerdeki içkinin kötülüğü netleştikten sonra bu âyetlere bakarak söylenebilir. Hâlbuki yukarıda anlatıldığı gibi bu âyet içki ile ilgili ilk inen âyet olduğu için âyete muhatap olan insanlar böyle bir azar ifadesini görmemiş olmalılar ki içki içmeye devam etmişlerdi. Zemahşerî’nin üçüncü yorumunda ise âyette geçen sekerden maksat nebizdir. Nebiz yaş veya kuru üzüm ya da hurmanın üçte biri kalana kadar kaynatılıp sarhoşluk verme sınırına kadar bekletilmesi ile elde edilen bir içecektir ki Ebû Hanîfe’ye göre helaldir. Bu durumda Sekerin temiz rızıklardan sayılması caizdir. Bu âyette “ondan seker ve temiz rızıklar ediniyorsunuz” denmek istendiği anlaşılmaktadır.20 Zemahşerînin bu yorumunu bazı müfessirlerde benimsemişler ve eserlerinde yer vermilşlerdir.21 Müfessirler Ebû Hanîfe’nin “Allah bu ümmete sekeri helal kılarak lütufta bulunmuştur” ifadesinden nebizi kastettiğini belirtmişlerdir.22

Hattâbî (öl. 388/998), “Bu âyet Mekkî bir âyettir ve içkinin haram olduğunu göstermektedir. Çünkü Araplar o dönemde içki için الخمر kelimesini kullanmıyorlardı. Allah bu kelimeyi namaz zekât gibi Kur’an’da yeni bir mana için kullandı. رًا

َ

سَك kelimesinin nebiz anlamında kullanılması yanlıştır” demektedir.23 “Bu âyet Mekkî bir âyettir ve içkinin haram olduğunu göstermektedir” görüşününün hatalı olduğu düşünülebilir. Çünkü eğer bu âyet içkiyi yasaklamış olsaydı aşağıda izah edileceği üzere Müslümanların içkiyi terk etmiş olmaları gerekirdi. Peygamberimiz’in (s.a.s.) içki içenleri kınayıp cezalandırması gerekirdi.

Bu görüşlerden “azar ve minnet ifadesini birleştirmiştir” görüşünün diğer görüşlere göre daha sağlam bir görüş olduğu söylenebilir. Seker kelimesinin nebiz anlamı taşıdığı doğru olsa da yukarıda ifade edildiği gibi bu âyette الخمر anlamında kullanıldığı görüşünün daha sağlam olduğu düşünülebilir. 

 “Ey iman edenler! Siz sarhoş iken namaza yaklaşmayın…”24 âyetinde ارَى

سُك kelimesinin sarhoşluk ifade ettiği gibi bu âyetteki seker kelimesinin de sarhoşluk veren içki için kullanılması daha açıktır. Bu durumda bu âyette َ

ت şeklinde gelerek ince bir uyarıda bulunduğu anlaşılabilir. Çünkü devamında gelen ا

ifadesiyle رًا

cümlesini birbirinden çok dakik bir şekilde ayırmaktadır. Bu durumda şöyle bir yorum yapılabilir: Araplarda içki içmek çok doğal bir eylemdi. İnsanlar kışlık zahirelerini hazırladıkları gibi içki küplerini de hazırlıyorlardı.25 Bu şekilde içki müptelası olan bir topluma içkinin haram olduğunu veya kötü bir şey olduğunu söylemek ve ondan vazgeçmelerini istemek insan bünyesi ve psikolojisi için daha zararlı sonuçlar doğurabilirdi.

İslam’ın eğitimde tedrîcîlik metodunu kullandığı görülmektedir. Bu kuralın toplumun kötülükleri yapma alışkanlığının seviyesine göre ve bu kötülüklerin yasaklanmasının aciliyetine göre işletildiği anlaşılabilir. Eğer kız çocuklarını diri diri toprağa gömmek gibi insanı insanlıktan çıkartacak bir fiil ise, insanların iman edip etmemesine bakılmaksızın hemen yasaklandığı düşünülebilir. Aciliyet kesbeden bazı emirler ve yasakları gören Mekke’nin ileri gelenleri İslam’ın doğru bir din olduğunu bildikleri halde sırf bu kurallar kendilerine ağır geldiği için Müslüman olmadıkları söylenebilir. Örneğin, kendilerini diğer insanlardan üstün gören Mekke’nin önde gelenleri Kur’ân-ı Kerim’in aslında Allah tarafından geldiğini fark etmişler fakat bu büyük vazifenin Muhammed (s.a.s.) gibi öksüz, yetim, malı mülkü olmayan birisine verilmesini kabullenememişlerdi. ez-Zuhruf suresi 31. âyette26 belirtildiği gibi birçok Mekkelilerin Kur’an’ın emirlerini kabul ettiklerinde, köle ve cariyelerle aynı seviyeye geleceklerini anladıkları için gururlarını yenip iman etmedikleri görülebilir.

İçki, faiz, kumar gibi ikincil derecede zararlı oldukları söylenebilecek kötülüklere ise tedrîcî bir şekilde yasaklama getirilmiştir. Bu sistem sayesinde şirk toplumunda yaşayan insanlar eğitilmişlerdir. Bu insanların bünyelerinin ve psikolojilerinin bu yasakları zamanla kabullendikleri kaynaklarda belirtilmektedir.27 İslam’ın kemale erdiği şekliyle bütün yasaklar ve bütün emirler bir anda topluca insanlara sunulsaydı bu durumda acaba ne olurdu? İnsanların çoğunluğunun böyle bir dini yaşanılamaz bulacağı düşünülebilir. Her ne kadar doğru olduğunu bilseler de bu dine girmeyi göze alamayacağı görülebilir. İnsanların psikolojisini en iyi bilen Allah’ın diğer emir ve yasaklarda olduğu gibi içki yasağında da tedrîcî bir sistem uyguladığı söylenebilir.

Müfessirler bu âyeti açıklarken şöyle demektedirler: İlk dönemlerde Müslümanların içki içmelerine göz yumulması onun güzel bir şey olduğunun kabul edilmesi anlamına gelmez. Aksine Allah ve Resulü buna rıza göstermemekteydi. Onu kerih görüyorlardı. Fakat Allah belirli bir süreliğine içki içmelerine müsaade etmekte bir sakınca görmüyor ve onlara merhametle davranıyordu. Müslümanların içki içmelerini affediyordu.28 Çünkü onlar için içki kolayca vazgeçilebilecek bir alışkanlık değildi. Enes b. Malik’in “Araplar için içkiden daha güzel bir yaşam sevinci yokken içki haram kılındı. Araplara içkinin haram kılınmasından daha zor gelen bir hüküm olmamıştı”29 demesi de yukarıdaki serdedilen görüşleri desteklemektedir. Bu âyette içki ve güzel rızıklar aynı cümle içinde kullanılmıştır. Âyet dikkatle incelendiği zaman Allah’ın içkiyi güzel rızıklardan ayrı değerlendirdiği görülür. Bu cümleden, “bu rızıklardan zararlı da olsa; içki de yapıyorsunuz” anlamı çıkartılabilir. Bu şekilde içkinin aslında kötü bir şey olduğunun insanların dikkatine sunulduğu anlaşılmaktadır.30

Âyetin sonunda لعلكم تشكرون “Belki şükredersiniz.” denmeyip وْمٍ

 “Bunda aklını kullanan bir topluluk için açık delil vardır” denmesi de içkinin şükür edilecek bir rızık olmadığına delalet etmektedir. Bu şekilde hurma, üzüm gibi nimetlerden güzel rızık elde edebildikleri gibi zararlı bir madde de üretebildiklerini dikkate sunduğu söylenebilir. Böylece insanın kötüyü terk edip iyiye yönelmesi için düşünüp ibret alması istenmektedir. Ayrıca

 

إِن denilerek içki kötülenmektedir. Çünkü içki aklı giderir. Düşünmeyi engeller. Bu âyette içki haberî cümle ile gelmişse de aslında küçümsemenin olduğu anlaşılmaktadır.31 Fakat bu مْر

ال kelimesiyle değil de nebiz anlamına da gelen رًا

َ

سَك kelimesiyle bildirdiği görülmektedir. Eğer مْر

ال kelimesiyle bildirmiş olsaydı diğer âyetlerde olduğu gibi onun kötü bir şey olduğunu da vurgulaması gerektiği söylenebilir.

Henüz İslâm’ın hükümlerinin hikmetlerinin ortaya çıkacağı bir ortam olmayan Mekke’de içkinin kötülüğünü izah etmek ve içki müptelası bir toplumu buna ikna etmek için sarf edilecek gayretler Müslümanlara zaman kaybettirecekti. Müslümanları esas gayeden yani tevhit, ahiret nübüvvet inancını anlatmaktan ve insanlığın tümünün reddedeceği kötü fiilleri reddetmelerini istemekten uzaklaştıracaktı. Ayrıca sonradan “bütün kötülüklerin anası”32 olarak tarif edilecek içkinin önceden herhangi bir mubah içecekmiş gibi sunulmasının da eğitim metoduna aykırı olacağı düşünülebilir. رًا

kelimesiyle içkiye işaret edilerek onun içki manasına binaen güzel rızıktan ayrı bir şey olduğuna dikkat çekilmekle birlikte nebiz anlamına binaen Mekkeli müşriklerin eline yukarıda belirtilen “biz içkiden asla vazgeçemeyiz bunun için Müslüman olmuyoruz” şeklinde bir mazeret geçmemiş olduğu görülmektedir. ا

وَرِز kelimesi ا

حَسَن şeklinde sıfatlanıp övülüyorken رًا

سَك kelimesi sıfatlanmayarak aslında onun kötü bir içecek olduğuna işaret edildiği anlaşılmaktadır.33

Bu âyette رًا

cümlesi muzari fiilli bir cümledir. ‘Muzâri fiil hal, tekrar ve istikbal ifade eder.’34 Bu bilginin ışığında değerlendirme yapıldığında “Siz sekeri şimdi içtiğiniz gibi onu sürekli içiyorsunuz. İleride de içeceksiniz” anlamı olup sekeri içme konusunda âyette açık bir kınama bulunmadığı görülmektedir. Bu durumda sekerin haram olan hamr değil, mübah olan nebiz olduğunu söyleyen Ebû Hanife’nin görüşünün de dikkate değer olduğu söylenebilir.

2. İçkide Fayda Bulunmakla Birlikte Zararının Daha Büyük Olduğunun Bildirilmesi

Kur’ân-ı Kerîm’de Allah’ın Müslümanların çeşitli sorularına cevap olarak âyet indirdiği görülmektedir. Bu sorulardan bir tanesi de içki hakkındadır. Müslümanların içkinin hükmüyle ilgili sordukları soruya el-Bakara suresi 219. âyeti ile cevap verdiği görülmektedir. Bu âyette içkinin fayda ve zararları isim cümlesiyle anlatılmıştır.

Resûlüm! Sana içki ve kumarın hükmünü soruyorlar. Şöyle de: ‘Onlarda büyük bir günah ve zarar, bununla birlikte insanlar için birtakım faydalar da vardır; fakat günah ve zararları faydalarından daha büyüktür.35

Râzî (öl. 606/1210) sorulan bu soruda üç ihtimalden bahsetmektedir.

1. İçkinin hakikatini ve mahiyetini öğrenmek için soruyorlardı.

2. Ondan istifade etmenin helal olup olmadığını soruyorlardı.

3. Haram veya helal oluşunu soruyorlardı.

Âyetin cevabına bakıldığında onun haram mı helal mi olduğunu sordukları anlaşılmaktadır.36 Yukarıdaki âyetin izahında da açıklandığı gibi içki Arap toplumu için vazgeçilmez bir içecek olduğu; içki içmeyenlerin sayısının çok az olduğu kaynaklarda belirtilmektedir. İslam kötülükleri yasaklayıp iyilikleri teşvik eder. Fakat içkinin sarhoş edip akılları baştan aldığı malumdur. Nice akıllı ve vakur insanları rezil bir hale dönüştürmektedir.37

Müslümanlar İslam’ın mesajının insanları eşrefi mahlûk olma özelliğine yönelttiğini anlamışlardı. İnsanı güzel ahlakla bezeyen İslam dininin gayesi ile içkinin uyuşmadığını fark ediyorlardı. Bunun için İslam’ın temizlediği ruhlarına aykırı gelen içkinin hükmünü merak ediyorlardı. Yukarıda zikredilen âyette geçen ikazı ikazı fark ediyorlar fakat içki ile ilgili bir hüküm gelmediği için de içkiyi içme konusunda ruhları ızdırap duyuyordu. Nitekim Hz. Ömer (r.a), Hz. Muaz b. Cebel (r.a) ve bir grup sahâbi (r.a) Peygamberimize (s.a.s.) gelip “Ey Allah’ın Resûlü (s.a.s.) içki hakkında bize bir fetva versen. Çünkü o aklı gideriyor”38 diyerek içkinin İslam’ın temizlediği ruhlarını rahatsız ettiğini dile getirmişlerdi. el-Bakara 178. âyette39 olduğu gibi Allah diğer birçok hükümde emir veya yasağını açıkça beyan etmesine rağmen içki âyetinde farklı bir üslup kullanmıştır.

Yukarıda izah edildiği gibi içki Arap toplumunda çok olağan bir ihtiyaç ve eğlence aracıydı. Allah eğitim metodu olarak tedrîcîliği benimsediği için içkiye son derece düşkün olan bu toplumu içki hakkında düşünmeye sevk etmişti.40 Yukarıdaki bilgiler göz önünde bulundurulduğu zaman sahabilerin içki ile ilgili bazı tereddütlere düştüğü görülmektedir. Bu teredütler onlara içkinin hükmü ile ilgili soru sorma ihtiyacı hissetmelerini sağlamıştı. Böylece kendilerinin içkiyi bırakma iradesi göstermelerini istemişti. Âyette

şeklinde bir üslup kullanılmasının şöyle bir yorumu olabilir: Aslında Allah el-Bakara 187. âyette41 olduğu gibi Ramazan gecelerinde hanımlarıyla cima eden Müslümanların nefislerine yenilmelerini affedip bunu mubah kıldığı gibi içkiyi de mubah kılmış olabilirdi.

Fakat soru sormanın bir nevi karşılığı olarak içki ile ilgili bazı açıklamalarda bulunmuştu. el-Bakara 108 ve el-Mâide 101.42 âyetlerde ve Müslim’de geçen bir hadiste43 olduğu gibi Müslümanların hükümler hakkında ve diğer konularda gereksiz soru sormasını Allah ve Resûlü pek uygun görmüyordu. Burada da

denilerek soru sormalarına bir uyarı söz konusu olabileceği düşünülebilir. Allah’ın âyette Müslümanların sorularına yine tam olarak cevap vermeyip sadece içkideki fayda ve zararlara dikkat çekmekle yetindiği görülmektedir.

Bu âyette acaba niçin içkinin faydalarından bahsedilmiştir. Allah’ın her yarattığında bir hikmet vardır. İçkinin zararları olduğu gibi birçok faydasının da bulunduğunu belirtmiştir.

وَمَن cümlesinde fayda kelimesinin müfret değil de cemi olarak gelmesi dikkate değer bir meseledir. Bu âyetin medlulünce içkinin zararları yanında insanlara birçok faydası olmalıdır. Bu faydalar neler olabilir? Bunları tıp bilginlerinin araştırması gerektiğine işaret vardır. Çünkü Allah her bir hastalığa bir derman yaratmıştır. Bugün teknolojinin geliştiği çağımızda birçok hayvanın veya bitkinin zehrinden nice hastalıklara ilaç yapılmaktadır. İstihale metoduyla yapılan işlemlere ek olarak yüksek teknolojiden istifade edilerek içkinin keşfedilemeyen faydaları bulunarak hastaların tedavisinde kullanılabilir. Allah Cennetteki içkiden bahsederken ﴾

 “İçenlere lezzet veren ve dünyadakiler gibi sarhoş etmeyen şarap ırmakları vardır.”44 هَا

ْ

 “Ondan (o şaraptan) başları ağrımaz ve sarhoş olmazlar.”45 هَا

 “İçenlere dokunmaz, ondan sarhoş da olmazlar.”46 diyerek içkinin kötülüklerinin yok edilerek sunulduğunu anlatmaktadır. Şu halde dünyada da içkinin faydalı olan bölümleri insanlığın yararına sunulması düşünülebilir.

Âyette 

denilerek içkinin zararlarının çok fazla olduğu ve يَ

denilerek de fayda zarar kıyası yapılıp zararının fazla olduğuna dikkat çekildiği görülebilir. Böylece Müslümanların kendi rızalarıyla içkiden uzaklaşacakları beklenebilir. Nitekim birçok Müslüman bu âyetten sonra içkiyi terk etmiştir. Fakat âyette içkinin yasak olması ile ilgili bir hüküm bulunmadığı için içmeye devam edenler kınanmamıştır

 

Yorum Yaz
  • UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik yorumları onaylanmamaktadır.