KURAN-I KERİMİN EBEDİLİĞİ VE İNSAN

  • imsa

Herkesin bildiği gibi kuranı kerim bir hidayet kitabıdır.  Bu kitabın ilk gayesi; Allah-u Teâlâ’nın (cc) yarattığı insana, O’nun kendini anlattığı şekilde tanıtmaktır. Bu gayenin Gerçekleşmesi için, Kuran-ı kerimde Allah-u Teâlâ çeşitli örnekler verir. Hedef insan olunca, Allah-u Teâlâ diğer insanlara örnek olsun ve kuran-ı açıklasın diye peygamberlerini insanlar arasından seçmesinin yanında, geçmişte yaşanmış yine insana ait hikâyelerden de ders alalım diye kesitler sunar.

   İnsanın sosyal bir varlık olması sebebiyle, İçinde bulunduğu sosyal hayatı, onun inancına etki etmektedir. Yaşadığı olaylar inancına etki edip onu şekillendirmektedir. Aynı durum geçmişte yaşamış insanlar için geçerli olduğu gibi, bugün ve gelecekteki insan nesli içinde geçerli olacaktır. İnsanların kullandığı yaşam malzemeleri değişse de, olaylar karşısında sergileyecekleri mantık ve tavırlar da hiçbir değişiklik göremezsiniz. Bundan dolayı kuran-ı kerimde insanın hidayeti için verilen örnekler, bugün ve kıyamete kadar yaşayacak insanlar için geçerliliğini koruyacaktır. Anlatılan bu kıssaların ve verilen örneklerin birçok sebebi olmasının yanında beklide en önemli sebebi Allah-u Teâlâ Araf suresinin 172 ayetinde ifade edildiği gibi;  Böyle yapmamız kıyamet günü, “Biz bundan habersizdik”  mazeretini geçersiz kılmak için olabilir.

   İnsan davranışlarının-tutumlarının değişmediğine en güzel örneklerden birisi de İsra suresi 67 ayetinde anlatılan insan davranışıdır. Bazı insanların bu tür davranış ve mantık sergilemesine birçoğumuz da şahit olmuştur. Konu ile alakalı olan bizzat şahit olduğum bir olayı paylaşmak istiyorum. Yıllar önce kendisinin ateist olduğunu söyleyen bir arkadaşım vardı. Zaman zaman birçok konuda konuşurduk. Bu arkadaşım, askerlik yapmak için güneydoğuya gitmişti. Onun askere gittiği yıllar ise, terörle mücadelenin yoğun olduğu dönemlere denk gelmişti. Askerlik dönüşü bir buluşmamızda, laf döndü dolaştı dini konuya ve Allaha inancına geldi.

   Ateist olduğunu söyleyen arkadaşım, bir askerlik anısını benimle paylaşmıştı. O da diğer askerler gibi teröristlerle çatışmaya girermiş. Kurşunlar kulağının dibinden geçmeye başlayınca ‘‘Denizde size bir sıkıntı dokunduğunda bütün taptıklarınız (sizi yüzüstü bırakıp) kaybolur, yalnız Allah kalır’’isra 67 ayetinde tarif edildiği şekilde dini Allah'a has kılarak Allah-ı anmaya ve ondan yardım istemeye başlamış.

   Çatışma ortamı bitip olayın sıcaklığı devam ederken inancını sorgulama ihtiyacı hissederek kendi kendine şunu demiş: ben ne biçim ateistim? Hem Allaha inanmıyorum hem de ondan yardım istiyorum. Bu süreç içerisinde ayette anlatıldığı şekilde "Andolsun, eğer bizi bundan kurtarırsan, mutlaka şükredenlerden olacağız" ( Yunus/22) diye Allah'a yalvaranlardan olmuş.

   Askerlik bitip normal hayata dönünce sanki o sözleri veren kendisi değilmiş gibi İsra suresinin 67. Ayetinin devamında anlatılan insan davranışını sergileyerek; (Fakat sizi kurtarıp karaya çıkarınca yüz çevirirsiniz) eski inancına ve hayatına kaldığı yerden devam etmeye başlamış.

   Yaşadığımız sosyal hayatın zorlukları yüzünden bu ve buna benzer gelgit düşünceler bizlerinde kapısını her gün çalıyor.  Yaşanılan devrin adı ne olursa olsun, yaşayanın adı dünde insandı bugünde insan yarında insan olacak. İnsan var oldukça kuranın rehberliği devam edecek, lakin tozlu raflarda süslü kaplarda durduğu sürece indirildiği amaca hizmet edemeyecek. Mecnun’un Leyla’sını özlediği gibi, kuran-ı kerimde kendisini okuyup öğüt alacakları özlüyor. Abese suresi 12. Ayette buyrulduğu gibi; Dileyen ondan öğüt alır. Rabbim bizleri öğüt alanlardan veya alacaklardan eylesin.

Yorum Yaz
  • UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik yorumları onaylanmamaktadır.