KURANIN İFADE BİÇİMLERİ EN GÜZEL NASIL ANLAŞILABİLİR*

Böylesi bir konunun seçilmesinde temel güdüleyici etken, Kur’an’ın ilahi bir metin olması sebebiyle gerek anlatım tarzının gerekse kıyamete kadar bırakacağı mesajın hedefine ulaşmasında yaşanan zorluklar olmuştur. Peygamber’in vefatıyla birlikte ortaya çıkan otorite boşluğunda, ayetlerde kastedilen amaçlar birçok anlama gelecek şekilde zihinlerde yer edinmiş ve sonuç itibarıyla Müslümanlar arasında kimi zaman konsensus sağlanamamıştır. Sonraki nesillere hâkim olan taklit geleneği ise inancın, lafza dayalı bir anlayış üzerine bina edilmesine ve ilginin metinden çok tarihteki dini karizmatik liderlerin düşünceleri üzerinde toplanmasına neden olmuştur. Aslında Kur’an’ın sözlü geleneğin hâkim olduğu bir ortamda indirilmiş olması, Kur’an’a ilişkin anlatımların rivayetlerle şekillenmesine ve Kur’an’ın geleneksel bir şekilde anlaşılmasına belli oranda etki etmiştir. Büyük bir etkileme gücüne sahip olan sözlü metinler, zaman içinde canlılığını ve etkileme gücünü belli oranda kaybetmektedir. Sözlü bir metin olarak inşa edilen Kur’an, ilahi kaynaktan geldiği için yazıya geçirilme surecinde korunmuşluk, süreklilik ve tarihsel belge olma özelliğini sürdürse de kurumsallaşmanın getirdiği rutinleşme bağlamında geleneksel ve literal bir şekilde anlaşılmaya başlamıştır. Soz konusu edilen bu nedenler, Kur’an’ın anlaşılmasında birtakım problemler oluşturmakta; tüm insanlığa hitap etme özelliğini zayıflatmakta ve iç bütünlüğü acısından çelişmeyen bir kitap olmasına rağmen Kur’an’ı tutarsız bir kitap gibi göstermektedir. 
Allah, insanların olumlu varlıklar olduğunu, buna bağlı olarak da vahye muhatap olan neslin yok olacağını bildiğinden mesajının kalıcı bir hale gelmesi için sözlü hitabı yazılı metne dönüşecek şekilde peygamberine iletmiştir. Aynı şekilde Allah, indirdiği ortamda büyük etkiler bırakan Kur’an’ı, yazıya geçirilip farklı nesillere ulaştırıldığında etkili mesaj özelliğini kaybeden bir metin olarak bırakmamıştır. Kur’an, “Akıl sahiplerine bir öğüt ve hidayet rehberi olsun” ayetinde de belirtildiği üzere tefekkür edilmesi gereken bir kitap olarak Allah tarafından indirilmiştir. 
Okuyucunun sözlü mesajdaki etkiyi yazılı mesajda da yakalayabilmesi için Kur’an’daki anlatımları zihninde canlandırması, onları değerlendirmesi ve aklını aktif olarak kullanması gerektiği söylenebilir. Farklı zaman diliminde yaşamış olsalar da geçmiş ve gelecek nesillerin yaşamlarını sürdürdükleri mekânların özelliklerini ve insanların; fiziksel, biyolojik ve psikolojik yapısını yaratıcı olması sebebiyle en iyi bilen Allah’tır. Dolayısıyla Kur’an, her asra hitap eden ve muhatabının zihinsel olgunlaşmasına paralel olarak hitabını güncellemekte olan bir eserdir. Bu sebeple temel esaslarına bağlı kalınması kaydıyla Kur’an’ın farklı zaman ve mekânlarda farklı şekillerde anlaşılması mümkündür. 
Bu durum, bir anlamda hedefe farklı birçok meşru yoldan gidilebileceğinin mümkün olduğunun bir göstergesidir. Ayrıca bir metnin anlaşılıp anlaşılmama derecesini, okuyucunun metnin konusuna duyduğu ilgiyle de ilişkilendirmek mümkündür. Okuyucu konuyla ne kadar ilgiliyse, anlamı bulma konusunda o oranda koşullanacak ve böylece daha etkili bir anlam inşa edecektir. Ancak konuya ilgi sınırlı olduğunda, doğal olarak konuyu kavrama düzeyi de sınırlı olacaktır. Bir metni doğru anlamaya ilişkin ileri sürülen bu argümanlar ışığında, Kur’an’ı doğru anlamak için onun kendine has ifade biçimlerini kendi bağlamı içerisinde ele almak ve onu parçacı ya da literal bir okuma yerine bütüncül bir okumaya tabi tutmak gerekmektedir. 
*Bu yazı: Dr / ÖĞRETMEN NEVZAT ÇİÇEK’in  Kilis 7 Aralık Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisinin 2022/2 ayında  yayımlanan KUR’AN’IN İFADE BİCİMLERİ: teosentrik, antroposentrik ve edebi sanat dili yaklaşımlarına yönelik bir sentez denemesi aslı makalesinden alıntılanmıştır.

Yorum Yaz
  • UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik yorumları onaylanmamaktadır.