KUTSAL! GİYECEKLER

  • imsa

İbadetler başta olmak üzere sosyal hayata ait birçok alanda haram ve helal koyma yetkisi Allah-u Teâlâ’ya aitken(12/40) çoğu zaman insanlarda Allah’a ait bu yetkiden kendilerine pay kapma yarışına girmişlerdir. Mesela Allah-u Teâlâ sosyal hayatta ve ibadetler bölümünde nasıl giyileceğinin ölçülerini belirlemiştir. Mesela ibadet ederken şu ölçülere, dışarı çıkarken şu ölçülere dikkat edeceksiniz demiştir. Lakin hac yapacaklara belirli kriterlere uygun giyinmek zorunluluğu getirmiştir. Fakat ev halleri için hiç bir kriter vaaz edilmemiştir

Yukarıda değindiğimiz gibi Allah-u Teâlâ yaşamın her alanında giyimde kuşamda kural koyarda onun yarattığı insan, kendisine bırakılan sosyal yaşamda giyim kuşamda kural koymaz mı? Aslında bu kural koyuculuğun arka planında iblis vari ilahlık duygusu yatar. Bu ilahlığa soyunurken de hac da giyim ilkesini kendisine kılavuz olarak kullanır. Şöyle ki Allah-u Teâlâ hacda kadınlara ve erkeklere ayrı ayrı kıyafet giymek mecburiyeti koyduğu gibi bu ilahçıklarda insanların birçok sosyal faaliyetlerde ya da mekânlarda ne giyileceğinin kanunlarını koymuştur. Allahın kuralları zamana şartlara göre esnese de onların koyduğu kurallar esnemez ya da esnetilemez. Bundan dolayı yapacağınız ya da gideceğiniz aktiviteye göre kendinizi onların yazılı ya da sözlü dikte ettiği giyecekleri giyme baskısına maruz kalırsınız.

Mesela siz bir spor aktivitesi yapacaksınız. O aktiviteye layık görülen ya da o aktivitenin kural koyucularının (ilahlarının) tayin ettiği elbiseyi giymek zorundasınız. Kendi aranızda bu kuralı bozabilirsiniz çok fazla sorun olmaz ve en fazla size garip garip bakarlar. Ama herhangi resmi bir müsabakada o spor dalı için tahsis edilen elbiseyi giymek zorundasınız. Denize gitseniz mayo giymek zorunda hissedersiniz kendinizi. Çünkü deniz ve mayo birbirinin olmazsa olmazı olmuştur. Mayosuz denize girmek sizin dışlanmanıza ya da gizli açık tepki almanıza sebep olur.

Oysa Allah-u Teâlâ’nın kural koyma amacı ile ilahlık yarışına giren insanın kural koyma amacı birbirine yüz seksen derece zıttır. Allah-u Teâlâ özellikle kadını şehevi bakışlara karşı korumayı amaçlarken(Ahzap/59), sosyal faaliyet ilahları ise kadını şehevi bakışlar için açabildikleri kadar açmayı amaçlarlar. Kadınları erkekler gözünde cazip hale getirmek adına herhangi bir sosyal faaliyet (spor, bale, yoga vs)  yaparken özellikle tasarlanan kutsal dekolte elbiseyi giymeyi mecbur koşarlar. Oysa aynı branşı yapan erkeklerin giyecekleri çoğunlukla farklı olduğunu görürüz. Bayanlar mümkün olduğunca dekolte elbiseler formalar giymek zorunda bırakılırken, erkekler ise saldım çayıra mevlam kayıra cinsinden giyinirler. Zamanın birinde bayanların spor giyimlerini dizayn eden yetkiliye: bayan voleybolcularında erkekler gibi bol şort neden giymedikleri, onların giyimleri neden dekolte diye soran bir muhabire: O zaman maçlara kimse gelmez diye bir cevap vermişti. 

Fakat burada tüm suçu giyim dizayn eden kural koyanlara (ilahlarına)  yüklersek adaletsizlik etmiş oluruz. Çünkü ortada alan memnun satan memnun herkesin razı olduğu bir uygulama var. Bu durum bana Nasrettin hocanın düştüğü bir durumu anımsattı. Hani evine hırsız girmesi sonucu komşuları tarafından şunu niye yapmadın bunu niye yapmadın diye suçlanan Nasrettin hoca bu suçlamalara karşılık: hırsızın hiç mi suçu yok? Sorusunu sorarak cevap vermişti. Sahte ilahların kanunlarının cazibesinden olsa gerek ki şimdiye kadar bu tarz bir dayatmaya itiraz eden bir bayanı ne gazeteler yazdı ne tv’ler gösterdi. Ben görmedim gören, duyan varsa beni bilgilendirirse hatamızdan rücu ederiz.([email protected])

Şimdi son olarak Nasrettin hoca gibi soralım: Bu elbiselere kutsallık kazandırılmasında bu elbiseleri gönüllü giyenlerin hiç mi suçu yok? 

 

Yorum Yaz
  • UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik yorumları onaylanmamaktadır.