İslâm’a Uyup Uymaması Bakımından İsrâîliyyât,
İsrâîliyyât bu bakımdan da üçe ayrılır:
A. İslâma Uyan İsrâîliyyât
İslâm’a uygun olan İsrâîliyyâttan maksat, sahih sened ve metinlerle mu’teber hadis
kitaplarımızda yer almış olan haberlerdir. Yani Hz. Peygamber’in veya sahabenin veyahut da
onlardan sonra gelen nesillerin, eski milletlerin –Yahûdi ve Hıristiyanların başta olmak üzeredaha
ziyade dini kültürlerine ait olarak haber verdikleri ve anlattıkları şeylerdir. Kur’an-ı
Kerim’de çeşitli hallerinden bahsedilen eski millet ve kavimlere dair gerek Hz. Peygamberin
ve gerekse ondan sonra duyarak sahâbenin nakletmiş oldukları tefsir ve açıklamalar bu kısmın içine girer. Buna bir misal verelim: Müslim ve Buhâri’nin Said el-Hudri’den naklettikleri
haber bu kabildendir.
Ebû Said el-Hudri Rasulüllah’tan şöyle dediğini nakleder: Bir Yahudi peygambere
geerek:
“Ya Eba’l-Kasım, insanların cennete nasıl girdiklerini sana haber vereyim mi?” deyince, Rasulüllah: “Evet” dedi. Yahûdi:
“Yer bir yumak haline gelir ve cennet ehline hazır hale getirilir.” deyince, Rasulüllah
bize bakıp dişleri görününceye kadar güldü.
Hz peygamber’in (s.a.v.) burada tebessümü verilen bilgiyi onayladığı şeklinde yorumlanabilir.
B. İslâma Uymayan İsrâîliyyât
Bu kısma giren İsrâîliyyât –hangi konuda olursa olsun- İslâm’ ın esaslarına ters düşer ve İslâm’ın inanç ve ibadetleriyle çelişki halindedir. Bunları aklen ve naklen tasvibe imkân yoktur. Maalesef bu tür İsrâîliyyât da tefsirlerimize girme fırsatı bulmuştur. Bu haberler bir şahıs veya kaynaktan alınarak üzerinde ekseriyetle düşünülmemiş, tenkitçi bir zihniyetle gözden geçirilmemiştir.
Buna da bir iki misal verelim:
Allahu Teâlâ kainâtı yaratmaya pazar günü başladı. Yedinci günde bitirip o gün
istirahat etti. Başka bir örnek de: En-Nesai, ibn Cerir et-Taberî ve ibn Ebi Hatim’in sağlam bir senedle ibn Abbas’ dan rivayetlerine göre, Hz. Süleyman (a.s) bir gün helaya girmek istediğinde yüzüğünü (mührünü) “Cerade” ye vermistir-ki bu Cerade, Hz. Süleyman (a.s)’ ın en çok sevdiği hanımı idi- Şeytan Hz. Süleyman (a.s) kılığında Cerade’ye vardı ve:
“Yüzüğümü ver” dedi. Kadın yüzüğü verdi. Şeytan Hz. Süleyman (a.s)’ın yüzüğünü
parmağına takınca, cinler, insanlar ve şeytanlar ona boyun eğdiler. Hz. Süleyman (a.s) işini
bitirip geldi ve hanımından verdiği yüzüğü geri istedi. Kadın: “Ben onu Süleyman’a verdim”
deyince Hz. Süleyman (a.s): “Süleyman benim” dedi. Kadın: “Yalan söylüyorsun, Süleyman
sen değilsin” dedi.
Şeytan (Hz. Süleyman (a.s) kılığında) insanlara direktif veriyor, onlar da harfiyen
tatbik ediyorlardı. Bir süre sonra Yüce Allah, Hz. Süleyman (a.s)’a tahtını geri vermeyi dileyince; insanlara, şeytanı inkâr edip emrini dinlememe hissini kalplerine ilham etti. Halk,
Hz. Süleyman (a.s)’ın hanımlarına haber salıp sordu: “Şu ana kadar Süleyman’la aranızda bir
şey geçti mi?” Hanımları: “Evet. O biz hayızlı iken, bize yaklaşıyor, hâlbuki bundan evvel
böyle bir şey başımıza gelmemişti” dediler…
Şüphesiz Allah elçisi olan bir insan hakkında böyle bir şey düşünülemez. Peygamberler hakkında söylenen bu tarz haberler İslâm inancıyla bağdaştırılamaz.