Diyanet Sen Antalya 2 Nolu Şube Başkanı Mustafa Aslan , Bu ülkenin milli ve manevi değerlerine sahip çıkan bir duruşumuz söz konusu dedi.
Merkezde Muratpaşa, Kepez ve Konyaaltı ilçeleri, batıdaysa Kaş, Elmalı, Demre ve Finike ilçelerinde 800 üyesinin özlük haklarını koruyan ve geliştiren Diyanet Sen 2 Nolu Şube Başkanı Mustafa Aslan söyleşi konuğumuz oldu. Başkan Aslan din görevlilerinin sorunlarını çözmek, özlük haklarını geliştirmek için gece-gündüz demeden sendika olarak çalıştıklarını ifade etti. Aslan, 15 Temmuzun ardından cemaatlere gösterilen yaklaşımdan korona virüs salgınına, Ayasofyanın açılışından Antalyadaki Şehzade Korkut Camii Kesik Minare tartışmalarına kadar sorduğumuz soruları içtenlikle yanıtladı.
Din görevlilerinin yaşadığı sorunları da ele aldığımız röportajımızın detaylarıysa şöyle:
Sizi
tanıyabilir miyiz?
15 Temmuz Şehitler Camii imam hatibiyim. Memleketim
Çorum. Diyanet Sen Antalya 2 Nolu Şube Başkanıyım ve şu an görevimizin
başındayız. Üyelerimizin özlük haklarının iyileşmesi ve sorunlarının
çözülmesiyle ilgili çalışmalar sürdürüyoruz.
Mesleki
geçmişinizle ilgili bilgi verir misiniz?
Çocukluğumuzdan beri bu görevin aşığıyız. Hep içimizde
imam olmak vardı, din görevlisi olmak vardı. Eğitim hayatımı bitirir bitirmez
hemen göreve atanmak için sınavlara girdik ve ilk olarak1990 yılında
Manavgatın Oymapınar köyünde görevime başladım. 1998e kadar Manavgatta görev
yaptım ve akabinde Altınova mahallesindeki Koyunlar Camiine geldim. Yaklaşık 2
buçuk sene orada görev yaptıktan sonra Konyaaltında Deniz Kenarı Camiiinde
görevime devam ettim. Camimizin adı 15 Temmuz hain darbe girişimi sonrası 15
Temmuz Şehitler Camii oldu.
Sendikayla
tanışmanız nasıl oldu?
Görevli olduğum süre içinde çeşitli zorluklarla karşılaştık. Kendimizi ifade
edemeyen bir toplum yapısından geliyoruz, imam arkadaşlarımızın çoğu köylerde
büyüyen insanlar. Arkadaşlarımıza sahip çıkmak adına 1999 yılında ilk önce üye
olarak sendikaya adımımızı attık. Konyaaltı ilçesinde 4 yıl sendika
temsilciliği yaptım. 2017de şube başkanı oldum. Başkanlığa atandığım dönemde genel merkez
Antalyayı üç şube olarak görmek istemişti ve sendikamız üç şubeli bir yapıya
geçmişti. Beni de 2 Nolu Şubeye Başkan olarak görevlendirdiler. Yaklaşık 1
yıl atamayla görev yaptıktan sonra yapılan seçimde tüm delegelerimizin oyunu
olarak başkanlık görevime devam ettim.
Göreve
geldiğinizde ilk çalışmanız ne oldu?
Şubemizde başkanlığa başladığım zaman Antalyada
sendikamızın üç şubeye ayrılması acaba bölünme var mı sorularını akıllara
getirmişti. Bu soruların cevabını bulması için yoğun çaba gösterdik. İlk olarak
Cam Piramitte şubemizin öncülüğü ve diğer şubelerimizin de desteklediği bir
organizasyon gerçekleştirdik. Genel başkanımız, il müftümüz, ilçe müftülerimiz,
sendikamızın diğer şubeleri, 19 ilçeden sendika üyelerimiz, siyasiler ve STK
temsilcilerinin katıldığı anlamlı bir etkinliği icra ettik. Burada
bütünlüğümüzü ortaya koyduk. Yine Camiler ve Din Görevlileri Haftasında
birliğimizi gösteren bir organizasyonu da Mimar Sinan Kongre Merkezinde
gerçekleştirdik. İlk olarak bir olduğumuzu, bütün olduğumuzu ortaya koyduk.
Mesleğinizin önemiyle ilgili düşünceleriniz nedir?
Bu mesleği icra edenler için din görevlisi demek yerine din gönüllüsü demek
istiyorum. Çünkü bu meslek gönüllülük esasına dayalıdır. Vaktiniz belli
değildir, günün 24 saati hizmet vermek zorundasınız. İnsanlara beşikten mezara
kadar hizmet verilir. Doğduğu zaman kulağına ezan okunur, öldüğü zaman
arkasından selasını okuruz ve mezarlıkta son görevi yine bizler, din
gönüllüleri yaparız. O açıdan vazifemiz kutsal bir vazifedir. Bundan dolayı
bizler Türkiyenin tüm illerinde, ilçelerinde, mahallerinde ve köylerinde
varız. Biz bu vatanın bekçileriyiz. Bunu da 15 Temmuz hain darbe girişiminde
gösterdik. Görevimiz önemli bir görev.
Ülkemizin milli ve manevi değerlerine en çok sahip çıkan bir yapıya sahibiz. Bu
ülkenin değerlerini korumakla ilgili vazifemiz olduğunu düşünüyorum.
Mesleğinizin
hizmet alanından bahsetmek gerekirse neler söylersiniz?
Bir din görevlisi her konuyla ilgili bilgi sahibi olmak zorundadır. Din
görevlisi sosyoloji, psikoloji, felsefe, edebiyat bilmek zorunda. Hatip olmak
zorunda, dini konuları zaten çok iyi bilmek zorunda. Biz din görevlileri
toplumun her kesiminde insanla muhatap oluyoruz. Amirinden memuruna,
akıllısından delisine herkes din görevlisine geliyor. Psikolojik sorunları olanlar,
eşiyle sorunu olanlar, ailesinde sıkıntı olanlar din görevlisine geliyor.
Dolayısıyla din görevlisinin vazifesi çok büyük. Sadece beş vakit namaz değil,
hayatın her alanında varız. Din görevlisinin herkesin sorunuyla ilgili çözüm
bulması gerekir ve bizlerde bunun uğraşı içindeyiz.
Camilerde
yaşanan sıkıntılarla ilgili neler öne çıkıyor?
Din görevlilerinin sıkıntıları sorunları elbette var. Camilerimizin bir takım
ihtiyaçları oluyor. Sağ olsunlar cemaatimiz çoğu zaman bu konuda bizlere destek
çıkıyorlar. Ama zaman zaman zorlandığımız dönemler olmuyor değil. Diğer
kurumlarda ısıtma ve soğutma ödenekleri aydınlatmayla birlikte ödenirken
camilerde ısıtmayla soğutma bu kapsamda yer almıyor. Sadece aydınlatma
faturaları müftülüklerden gelen ödenekler vasıtasıyla ödenebilirken ısıtma ve
soğutma bunun dışında kalıyor. Kışın camiyi ısıtmak, yazın soğutmak için klima
kullanıyoruz, pervane kullanıyoruz, vantilatör kullanıyoruz. Bunları cemaat
rahat etsin diye kullanıyoruz, başka bir amacı yoktur. Diğer kurumlarda nasıl
aydınlatma, ısıtma ve soğutma tek ödenekle ödeniyorsa camiler içinde aynısı
geçerli olmalıdır. Isıtma ve soğutma giderleri din görevlisinin sırtındaki bir
kamburdur. Isıtma ve soğutma için harcanan elektrik faturasını ya imam kendi
cebinden ödüyor ya da cemaatten destek istiyor. Bu nedenle bazen maalesef
dilenci konumuna düşüyoruz.
BELEDİYELERE TEMİZLİK ÇAĞRISI
Yine camilerimizde bulunan lavaboların temizlik sorunu bulunmakta. Din
görevlisi arkadaşlarımızın buraları temizlemesi bizi üzüyor. Buraların her gün
temizlenmesi gerekmekte. Çünkü buralar umuma açık yerler. Bu konuyla ilgili
yerel yönetimlerin çalışmaları var. Ama 15 günde bir temizlik yapılması
buraların ihtiyacını karşılamıyor. Bu noktada din görevlisi arkadaşlarımız
devreye giriyor. Belediyelerimizin her gün camilerimizin lavaboların
temizlemesini istiyoruz. Günlük kirlenen hatta sabah ayrı öğlen ayrı temizlik
isteyen lavaboların bulunduğu camilerimiz var. Ayrıca bu temizlik giderleri de
ayrı bir bütçe istiyor ki bunun içinde yine bir bütçemiz söz konusu değil.
Antalyadaki
cami ve din görevlisi sayısı yeterli mi?
Başka şehirlerle Antalya kıyaslandığı zaman kentimiz
tatil beldesi olarak görülebilir. Ancak Antalyamız hakikaten dindar bir
şehirdir. Bugün 3 bine yakın personelimiz kentimiz genelinde görev yapmaktadır
ve camilerimizin çoğunluğunda çift görevli yer almaktadır. Yeni yerleşim
alanlarına da camilerimiz hayırseverler tarafından hızla inşa ediliyor. Antalya
belki Türkiyede hayırseverler tarafından en çok cami yaptırılan şehirdir diyebiliriz.
Derneklerde cami yapımıyla ilgileniyorlar. Ancak dernekler konusu din görevlisi
arkadaşlarımıza sorun teşkil edebiliyorlar. Dernekler cami yapımıyla
ilgilenmeli, daha sonra caminin yönetimini müftülüğe devretmelidir. Cami
yapılıyor, inşaat bitiyor ama dernekler ilerleyen zamanlarda buralarda
suiistimalle neden olabiliyorlar ya da din görevlisinin amiriymiş gibi
davranarak kira talebi gibi olumsuz davranışlarda bulanabiliyorlar.
Son
aylarda Diyanet İşleri Başkanlığına yöneltilen eleştirilerle ilgili
düşünceleriniz nedir?
Diyanet İşleri Başkanlığımız ülkemizin gözde kurumlarından birisidir.
Ülkemizin milli ve manevi duygulara sahip çıkan bir kurumdur. Bu özelliği
nedeniyle zaman zaman bazı mihraklar tarafından hedef gösterilebiliyor. Her
zaman Diyanet İşleri Başkanımızın arkasında duruyoruz. Din görevlileri olarak
sendika olarak bu vatana, bu millete, bu milletin değerlerine ters düşen ne
varsa hepsini karşısında duruyoruz. Antalyada din görevlilerimize yönelik
münferit bir sıkıntı oluşmadı. Ayasofyanın açılmasına yönelik camiamızda çok
büyük bir beklenti vardı. Beklentimizin olumlu sonuçlanması çok büyük mutluluk
oluşturdu. Antalyada kentin fetih
sembolleri arasında yer Şehzade Korkut Camii ile ilgili tartışmalar olmuştu ve
bir gurup niye Kesik Minarenin adını değiştiriyorsunuz demişti. Buna karşıda
dimdik ayakta durduk.
Din
görevlileri gereken desteği görüyor mu?
Sendikalar sadece üyelerinin özlük haklarını korumak ve geliştirmek için
kurulmamıştır. Sendikalar aynı zamanda bürokratların dile getiremediklerini
dile getirmek amacıyla kurulmuştur ve bizim böyle bir görevimiz, amacımız bulunmaktadır.
Biz bu görevi yerine getirmeye çalışıyoruz. En önemli görevimiz hak ve
hakkaniyeti savunmak. Hak ve adaleti savunduğumuz sürece üyelerimiz hem bize
destek verecektir hem de gösterdiğimiz çabalar toplum nazarında karşılık
bulacaktır. Şu an hak ve adaleti savunduğumuzu düşünüyorum ve bu nedenle hem
üyelerimiz hem de toplum nazarında takdir ediliyoruz, değer veriliyoruz. 15
Temmuz sürecinde, sonrasında meydanlarda tuttuğumuz demokrasi nöbetlerinde,
yine zaman zaman başkanlığımıza yapılan saldırılarda ortaya koyduğumuz duruş
destek gördü.
15
Temmuz sonrası cemaatlere bakışta bir değişim söz konusu mu?
Camiler toplumun tamamına açıktır. Camilerimizi hiçbir zaman şu kesime açık ya da
şu kesime kapalı diye tabir edemeyiz. Türkiye
Cumhuriyetinde dinin temsilcisi Diyanet İşleri Başkanlığıdır. Kendisini dinin
temsilcisi gibi gören cemaatlerin tamamının Diyanet İşleri Başkanlığı
çizgisinde hareket etmesi lazım. Ne zaman bunu gerçekleştirirsek o zaman cemaat
tehlikesi denilen olgu ülkemizde gündem olmaktan çıkar. Bu ülkenin, dini, milli
ve manevi değerleri tek çatı altında olmalıdır. Halkımız 15 Temmuz sonrası
cemaatler konusunda endişe duyuyor. Şu cemaat 15 Temmuzda olduğu gibi bir yola
başvurur mu diyorlar. Sendika olarak bu konuda denetleme kurumu değiliz. Bu
noktada bizim tek diyeceğimiz şey tüm cemaatlerin Diyanet İşleri Başkanlığı
çizgisinde hareket etmesidir. Din İşleri Yüksek Kurulumuz var ve dini konularda
en yetkili kuruldur. Bu kurulun aldığı kararlar herkesi bağlamalıdır. Herkesin
kendine göre bir dini olamaz.
Korona
virüs süreci sizleri nasıl etkiledi?
Korona virüs salgının sadece bizi değil tüm dünyayı olumsuz etkiledi. Bu
noktada bizlerde kendi tedbirlerimizi almak zorundaydık. Çünkü hastalık nerede,
ne zaman ve ne biçimde kime bulaşacağı belli olmayan bir hastalık. Camilerde
birinin secde ettiği yere bir başkası secde edebiliyor, birinin ayak bastığı
yere birisi eliyle temas edebiliyordu. Dolayısıyla virüse karşı korunma oranı
çok düşük bir alan içine giriyorduk. Bu yüzden camilerimizi Diyanet İşleri
Başkanlığımızın aldığı kararla geçici bir süre ibadete kapatmak zorunda kaldı. Bu
karar hepimizi üzdü. Ancak sağlık her şeyden önemli ve bu nedenle maalesef
camilerimizi belirli bir süre ibadete kapalı tutmak zorundaydık. Şu an
belirlenen tedbirler dahilinde camilerimiz açmanın sevincini yaşıyoruz.
Namazlarımızı camilerimizde kılıyoruz. Cemaatlerimize kendi secdadesiyle
gelmelerini tavsiye ediyoruz, camilerimiz dezenfekte ediliyor ve el
dezenfektanları cemaatin ulaşabileceği noktalarda yer alıyor. Namazlarımızı
kısa tutuyoruz ve cemaatimizi camiden hızlı bir biçimde salmaya özen
gösteriyoruz. Hijyene ve sosyal mesafeye önem göstermek suretiyle camilerimizde
ibadete devam ediyoruz.
Vefa ve
sosyal destek guruplarında etkin olarak görev aldınız. Neler söylersiniz?
Camilerimizin kapalı olduğu dönemde din görevlisi arkadaşlarımız vefa sosyal
destek guruplarında görev aldılar. Bu guruplarda görev alan tüm arkadaşlarımızı
kutluyorum ve tebrik ediyorum. Çünkü canla başla çalıştılar. İhtiyacı olan
ailelerin ihtiyaçlarını evlerine götürdüler. Maaşını çekemeyenlerin maaşlarını
çekerek elleriyle teslim ettiler. Yaşlılarımızın her türlü ihtiyacını
karşıladılar, özveriyle çalıştılar. Din görevlisi pandemi döneminde yatmadı.
Din görevlisi pandemi döneminde de tüm özverisiyle çalışmalarına devam etti.
Röportaj: Veli AKOĞLU