Eğitim Bir Sen Antalya Şube Başkanı Eyüp Bülent Miran, 28 Şubat postmodern darbesi ile İslami ve manevi hassasiyetlere militarist yöntemlerle yapılan gayrimeşru müdahalelerin, toplumda korkunç bir gerilime ve psikolojik kaosa sebep olduğunu söyledi.
Eğitim Bir Sen Antalya Şube Başkanı Eyüp Bülent Miran, 28 Şubat postmodern darbesi ile İslami ve manevi hassasiyetlere militarist yöntemlerle yapılan gayrimeşru müdahalelerin, toplumda korkunç bir gerilime ve psikolojik kaosa sebep olduğunu söyledi.
Eğitim Bir Sen Antalya Şube Başkanı Eyüp Bülent Miran, 28 Şubat postmodern darbesinin 26.yıldönümü münasebetiyle açıklamalarda bulundu. Bütün darbeler gibi, millî iradeye karşı olduğu için dış bağlantısı açık ve tartışmasız olan 28 Şubat sürecinin, tüm değer ve birikimleriyle devlete, ülke ve millet çıkarına nefret ve düşmanlık üzerine kurgulandığını belirten Miran, “Başta eğitim olmak üzere, sosyal, kültürel, ekonomik alanda gözlenen tüm İslami ve manevi hassasiyetlere militarist yöntemlerle yapılan gayrimeşru müdahaleler, toplumda korkunç bir gerilime ve psikolojik kaosa sebep olmuştur”dedi.
‘DERİN UNUTULUŞA MAHKÛM EDİLDİLER’
28 Şubat ile hala tam anlamıyla hesaplaşılmadığını belirten Başkan Miran, 28 Şubat zulmünün mimarlarının yargılanıp, hak ettikleri cezaya çarptırılmalarının; yeni Türkiye’nin bağımsız gücünü, hak ve adalet hassasiyetini, demokratik olgunluğunu göstermesi bakımından tarihî öneme sahip olduğunu vurguladı. Miran, “Yargılama ve cezalandırma milletimizin vicdanında gerçekleşmiş, millete düşmanlıktan başka hüneri olmayan bu hainler sürüsü, millet için örmek istedikleri karanlık zindanlarda koyu, derin unutuluşa mahkûm edilmiştir. Ayrıca 28 Şubat’ın askeri kanadı dışında yargılanmayan hatta yeterince bu suçlarıyla gündeme bile getirilmeyen basın, sermaye ve sözde sivil toplum ayaklarının, yer yer bugün bile provokatif söylem ve eylem içinde olması üzücü bir durumdur” dedi.
YASAKLARA VE ZORBALIĞA DAYALI BİR YÖNETİM
Başkan Eyüp Bülent Miran sözlerini şöyle sürdürdü: “Bütün darbeler gibi, millî iradeye karşı olduğu için dış bağlantısı açık ve tartışmasız olan 28 Şubat süreci, tüm değer ve birikimleriyle devlete, ülke ve millet çıkarına nefret ve düşmanlık üzerine kurulmuş, kurgulanmıştır. Necmettin Erbakan’ın başbakanlığında halkın özgür iradesiyle iş başında olan 54. Cumhuriyet hükûmeti, antidemokratik dayatmalarla istifaya zorlanmış, iktidar ve Meclis devre dışı bırakılmış, yasa dışı olarak ihdas edilen Batı Çalışma Grubu tarafından yasaklara ve zorbalığa dayalı bir yönetim oluşturulmuştur. Bu zorbalık merkezince, hâkim ve savcılar başta olmak üzere, bütün adalet ve hukuk mensuplarına, gazeteci ve sivil toplum temsilcilerine brifing ve talimatlar verilmiştir. Bu süreçte binlerce insanımız, özellikle dinî ve demokratik tutumları sebebiyle fişlenmiş, çoğunun sorgusuz sualsiz hakkı gasbedilmiş, yok sayılmış, binlercesi tutuklanmıştır. Milletin değerlerine göre siyaset yapılmasına, toplumun inancını yaşama hakkına, ekonomik sistemin yağma düzeninden kurtarılmasına, insanca hayat standartlarının oluşturulması gayretine karşı siyasi, ekonomik ve sosyal ayrıcalıklar sahibi hegemonik güçlerin müesses nizamı koruma amacıyla gerçekleştirdiği bir darbedir.
İdeolojik nefretin fütursuz bir şiddet ve kıyımla insanımızı ötekileştirdiği bu keyfilikler döneminde Türkiye’nin maddi, manevi tüm değerleri tehdit edilmiş, baskı altına alınmış, talan ve yağma edilmiştir. ‘Yeşil sermaye’ suçlamasıyla Anadolu’nun ekonomik birikimine el konulmuş, onlarca milyar dolarlık korkunç bir soygunla banka kasaları boşaltılmıştır. Kontrolden çıkan faiz, döviz, enflasyon ateşiyle birlikte ekonomik ve sosyal hayat felç olmuş; baskı ve zulümler, iç barışı ve sosyal düzeni tehdit eden huzursuzluklar üretmiştir. İnanç, düşünce ve ifade özgürlüğü yasaklanmış, bu gerekçeyle başörtülü öğrenciler okullara alınmamış, turnikelere ve ikna odalarına direnenlerin eğitim hakkı ellerinden alınmıştır. Çok sayıda kamu görevlisi yargısız infazlarla işten çıkarılmış, sürülmüş, cezalandırılmış, tutuklanmış; Kur’an kurslarının, imam hatip okullarının orta kısmının kapatılması, katsayı uygulamasının getirilmesi milletin tahammül sınırlarını aşmıştır”