MU‘CİZE-İMAN İLİŞKİSİ: HZ MUSA-İSRAİLOĞULLARI-FİRAVUN ÇERÇEVESİNDE

Kur’an’da çeşitli sebeplerle, peygamberlerin davet çabalarına eşlik eden mu‘cizevi olaylardan bahsedilmesine rağmen, bu olayların neticesinde gerçekleşen hemen hemen hiçbir müspet durumdan bahsedilmez. Bu iddianın tek istisnası olarak, Hz. Mûsâ ile karşı karşıya gelen sihirbazların, asanın yılana dönüşüp bütün hünerlerini ortadan kaldırması sebebiyle iman ettiklerini görmekteyiz. Bu durum, muhatapların mu‘cize sonrası sergiledikleri genel tutumları ile karşılaştırınca istisnai bir olay olarak yorumlanabilir ve özel olarak ele alınmayı gerektirir. Kendisine ve ahalisine elçi olarak gönderilen Hz. Mûsâ’nın mesajını dinleyen Firavun, yapılan davete ikna olmadığını söyleyerek, nübüvvetinin ispatı olacak bir mu‘cize getirmesini talep etmektedir. Onların taleplerine, yılana dönüşen asa ve nur saçan el mu‘cizesiyle icabet eden Hz. Mûsâ’ya, mu‘cize göstermeden önceki tutumlarının aynısıyla mukabele ederek inkârlarını sürdürmüşlerdir. Ayetlerde, çeşitli gerekçeler ileri sürerek inkâr yolunu tutan Firavun ve etrafındaki ileri gelenlerin şahit oldukları mu‘cizelerin, Hz. Mûsâ’nın nübüvvet iddiasını reddetme gerekçelerinin ortadan kalkmasında herhangi bir etkisine işaret edilmemektedir. Hz. Mûsâ’nın muhataplarının bu inkârlarını gerekçelendiren ayetler, Firavun ve çevresindeki yöneticilerin, önyargıları sebebiyle, hadlerini aşarak ve küfürde inat ederek bilinçli bir inkâr yoluna yöneldiklerinden bahsetmektedir.
Hz. Mûsâ’nın, asa ve yed-i beyza dışındaki mu‘cizeleri, peygamberlik iddiasını ispatlamak için kendisine verilmiş değildir. Hz. Mûsâ’ya verilen mu‘cizelerin çoğunluğu şu iki durum ile bağlantılı gerçekleşmektedir: Hz. Mûsâ’ya gelerek sıkıntıların gitmesi için yardım isteyen Firavun’un taraftarları, Hz. Mûsâ’nın duasıyla birlikte sıkıntılardan kurtulmalarına rağmen sözlerinde durmayıp inkârlarını sürdürmektedirler. İkinci durumda ise, Hz. Mûsâ’ya ve elçiliğini yaptığı Yaratıcıya iman eden İsrailoğulları, imanlarına aykırı taleplerde bulunmaktadırlar. Talepleri üzerine bulutla gölgelenmekte, çölde su isteyince, taştan fışkıran on iki pınar mu‘cizesiyle suya kavuşmakta, yemek ihtiyaçları ise bıldırcın eti ve kudret helvası nimeti ile sağlanmaktadır. Fakat onlar, bütün bu mu‘cizevi nimetler karşısında, nankörlüklerinden ve Hz. Mûsâ’ya karşı gelmekten geri durmamışlardır.
Hz. Mûsâ’nın kıssasını ele alırken değindiğimiz gibi, o, akli delillere dayanarak davetini yaptıktan sonra, ikna olmadığını ve delil istediğini bildiren Firavun’un talebi üzerine iki mu‘cizesini göstermesine rağmen, Firavun ve etrafında bulunanlar, mu‘cizelerden etkilenmeyerek mevcut inkâr hallerini sürdürmüşlerdi. Oysa ülkenin farklı yerlerinden çağrılan sihirbazlar, insanlar arasında serbest dolaşımı engellenen Hz. Mûsâ’nın tebliğiyle muhatap olmamış ve onunla düello yapmak için çıkacakları toplanma gününden önce karşı karşıya gelmemişlerdi. Bu sebeple, Hz. Mûsâ ve sihirbazlar arasında gerçekleşen ve sihirbazların iman etmesine vesile olan bu karşılaşmayı, mu‘cizelerin yıkamadığı önyargılı tutumların kalbe yerleşmesinden önce gerçekleşmiş ilk davet olarak değerlendirmenin mümkün olabileceğini düşünmekteyiz. Çünkü Kur’an’da, mu‘cizeleri görmelerine rağmen iman etmeyen inkârcılar, bu olağanüstü olaylara tanıklık etmeden önce peygamberlerin davetine muhatap olmalarına rağmen inkâr tercihinde bulunan kimselerdir. 
Ayette belirtildiği üzere, Hz. Musa’nın karşısına çıkarılacak olan sihirbazların, sihir konusunda en bilgili/bu konuda ehil olanlardan oluşu, doğal olarak karşılaştıkları olayın sihir olup olmadığını anlamalarını sağlamıştır. Yine bu ehil/bilgili sihirbazlar, sihir olmayan bu olayın ancak yüce bir güç tarafından gerçekleştirilebilir oluşunu da kolaylıkla anlamışlardır. Burada, mu‘cizelerin ardından, iman-inkâr sürecini etkileyen iki tutuma işaret etmek mümkündür. İlki, mu‘cize istemelerine rağmen inat ve önyargıları sebebiyle inkârı artan Firavun ve ahalisinin tutumu, ikincisi ise, imana karşı inat ve önyargı taşımadıkları için imana davet ve işaret olan emareleri gördükten sonra hemen iman eden sihirbazların tutumudur.

*Bu yazı Necmettin Erbakan Üniversitesi Ahmet Keleşoğlu İlahiyat Fakültesi, Temel İslam Bilimleri Bölümü, Kelam Anabilim Dalı, Dr. Öğr. Üyesi, Mehmet Emin GÜNEL’İN İhya Uluslararası İslam Araştırmaları Dergisi Ocak 2022 sayısında yayımlanan KUR’AN’DA MU‘CİZE TASAVVURU VE İSTİSMAR EDİLMESİ ÜZERİNE BİR DEĞERLENDİRME adlı makalesinden alıntılanmıştır.