Akdeniz Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Jale Korun, Akdenizin müsilaj oluşumuna karşı akıntılı yapısıyla avantajlı olduğunu söyledi. Prof. Dr. Korun, müsilajla mücadele için ise midye önerdi.
Akdeniz Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Jale Korun, Akdenizin müsilaj oluşumuna karşı akıntılı yapısıyla avantajlı olduğunu söyledi. Prof. Dr. Korun, müsilajla mücadele için ise midye önerdi.
Antalya Büyükşehir Belediyesi iştiraki ASAT Genel Müdürlüğü ile müsilaj riskine karşı bilimsel araştırmalar için protokol imzalayan Akdeniz Üniversitesinde yapılacak çalışmalarla ilgili Su Ürünleri Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Jale Korun bilgi verdi. Müsilajın oluşumu ile ilgili bilgi veren Prof. Dr. Jale Korun, normalde deniz plaktonlarının yapılarında belli bir oranda bulunması gereken karbon, azot ve fosforun ortamdaki kirlilik sebebiyle karbon miktarında artma, azot ve fosfor miktarında azalma yaşandığını ve bunun sonucunda da canlı organizmanın strese girdiğini söyledi. Müsilajı, strese giren planktonların hücre dışı salgılarının artması sonucu sümüksü bir yapının oluşması olarak ifade eden Dekan Korun, ayrıca plankton çoğalmasını, besin, su sıcaklığı, ışık gibi bir çok faktörün de tetiklediğini bildirdi.
AKINTININ OLMASI ANTALYANIN ŞANSI
Akdenizde müsilaj tehlikesi konusunda konuşan Prof. Dr. Korun, Akdeniz yapısal olarak Marmara Denizinden farklıdır. Marmara Denizi bir iç deniz ve Karadenizden gelen üst akıntı ve altta da Akdenizden gelen tuzluluğu daha yüksek olan su var. Yani iki farklı su tabası var. Marmaranın altında oksijeni düşük Akdeniz suyu duruyor ve karışım olmuyor. Dolayısıyla bu durum Marmara Denizinin yapısını daha hassas hale getiriyor. Akdeniz kıyısında yer alan Antalya ilimiz bir körfeze sahiptir. Antalya Körfezinde farklı akıntılar olduğu ve daha açık bir havzaya sahip olduğu için Akdeniz müsilaj oluşumuna karşı avantajlı durumda. dedi. Dekan Korun, Marmara Denizinin iç deniz olmasının yanında deniz trafiği, evsel, tarımsal atıklar, İzmit ve çevresinde endüstrinin yoğun olmasının müsilaj oluşumuna sebebiyet verdiğini söyledi.
ŞİMDİDEN ÖNLEM ALIYORUZ
Akdenizde şimdilik Marmaradaki gibi bir tehlike olmadığını ama ilerisi için önlem almak adına protokol imzaladıklarını belirten Dekan Prof. Dr. Jale Korun, Akdeniz Üniversitesi, Büyükşehir Belediyesi ve ASAT ile imzalanan protokol ile sayesinde Antalyada iç sular, kaynak suları, yüzeysel sular ve deniz suyu takip edilecek. Fakültemizdeki hocalarımızla ve Asat Genel Müdürlüğü çalışanlarımız ile belirli noktalardan izleme yapacağız. Hem sularımızın hem de deniz suyunun kimyasal, fiziksel ve mikrobiyolojik parametreleri ölçülecek, yorumlanacak ve parametrelerde herhangi bir değişiklik olursa bu durumu önceden görüp tedbirler alınacak. Su Ürünleri Fakültesi olarak biz Antalya için varız, Antalya için çalışıyoruz. diye konuştu.
DOĞAL FİLTRE OLARAK MİDYE KULLANILABİLİR
Prof. Dr. Jale Korun, Marmarada yaşanan müsilajla mücadele konusunda da doğal bir yol önerdi. Plankton çoğalmalarına karşı doğal olarak filtre görevi gören canlıların planktonları belli oranda baskılayabileceğini ve kullanılabileceğini söyleyen Dekan Prof. Dr. Jale Korun, yoğun endüstrinin bulunduğunu Amerikanın Rhode Island eyaletinde istiridye, midye gibi kabuklu su üretimi yapıldığını söyledi. Midyelerin filtre olarak deniz çevre kirliliği çalışmaları için iyi bir model olduğunu söyleyen Dekan Korun, doğal biyolojik filtre görevi gören canlıların belirli bölgelerde özel olarak yetiştiriciliği yapılarak bölgenin daha temiz kalmasına katkı sağlayabileceğini söyledi.
BİREYSEL OLARAK DA SORUMLUYUZ
Böyle durumlarda kurumların sorumluluğunun büyük olduğunu ifade eden Dekan Prof. Dr. Jale Korun, bununla birlikte bireysel olarak suları kirletmemek gerektiğini evlerde dahi atık su miktarına dikkat edilmesi gerektiğini söyledi. Dekan Prof. Dr. Jale Korun, Su Ürünleri Fakültesi olarak araştırma gemimiz ile yaptığımız su altı araştırmalarında da denizin altında pek çok yabancı cisim görüyoruz. Bunu doğa getirmiyor, biz elimizle atıyoruz. Bu sadece denizi kirletmek değil, denizde bulunan canlıların da zarar görmelerine sebep oluyor. Doğanın bir dengesi var belli bir yere kadar devam ediyor ondan sonra da reaksiyonunu veriyor. Maalesef biz kendimizi doğaya adapte edemiyoruz, o bize değil, biz ona uymak zorundayız. şeklinde konuştu.