MÜSLÜMANLARIN KÂBE İLE İMTİHANI

  • imsa

Sözlükte “dört köşeli veya küp şeklinde olmak” anlamındaki ka‘b  kökünden gelen ka‘be “küp şeklinde nesne” demektir. Halk arasında daha çok Kâ‘be-i Muazzama tabiri kullanılan Kâbe Mekke şehrinde Mescid-i Haram'ın ortasında yaklaşık 13 m. yüksekliğinde, 12 m. boyunda ve 11 m. genişliğinde taştan yapılmış dört köşe bir bina. Haccın sebebi ve bütün Müslümanların kıblegâh’ı olan Kâbe, yeryüzünde yapılmış olan ilk mukaddes mabettir. Lakin Kâbe’nin ilk defa ne zaman ve kimin tarafından yapıldığı hususunda ihtilâf vardır

 İlk mukaddes mabet olduğu Ali İmran suresi 96. Ayetinde “Yeryüzünde insanlar için yapılan ilk mâbet, bütün insanlık için bir bereket kaynağı, bir hidayet rehberi ve bir yönelme merkezi olan Mekke’deki Kâbe’dir’’ şeklinde dile getirilir. Kurân-ı Kerîm’de Kâbe’den ve orada yapılması istenen davranışlardan bahseden ayetlerden birkaçı şu şekilde yer almaktadır: “Biz beyti insanlara toplanma mahalli ve güvenli bir yer kıldık. Siz de İbrâhim’in makamını namaz yeri edinin. Biz İbrâhim ve İsmâil’e, ‘Tavaf eden, ibadete kapanan, rükû ve secde edenler için evimi temiz tutun’ diye emretmiştik. “…ve şöyle demiştik-: Bana hiçbir şeyi ortak koşma; …” (el-Hac 22/26); “…belli günlerde Allah’ın ismini anmaları -kurban kesmeleri- için sana -Kâbe’ye- gelsinler. Kim Allah’ın yasaklarına saygı gösterirse bu, rabbinin katında kendisi için daha hayırlıdır” (el-Hac 22/27-29)

Hac ve umre ayetlerinden hareketle Allah-u Teâlâ hac sırasında bulundukları mekânda hacılardan/umrecilerden yapmasını istediği şeylerin şunlar olduğunu görürüz: Başta Allaha şirk koşmayacaklar.  Bunun yanında, yasaklarına dikkat etmek kaydı ile Tavaf edecekler, namaz kılacaklar, Kâbe’yi temiz tutacaklar ve kurbanlarını kesecekler. Bunları yaparken hacıların/umrecilerin dikkat etmesi istenen en önemli bir hareket Kureyş suresinin 3. Ayetinde şöyle dile getiriliyor:  bu evin (Kâbe'nin) Rabbine kulluk etsinler’’.  Yani oraya giden hacılar/umreciler Allah-u Teâlâ’nın rızasını kazanacak amellere yönelmesi isteniyor.  Allahın rızasının hangi amellerde olduğu ise ana hatları ile yukarıdaki ayetlerde açıklanmıştır.

Allah-u Teâlâ tüm ayetlerde özellikle Kâbe’nin bir sembol olduğunu ve oraya giden insanların yukarıda sayılan ibadetleri Allahın hoşnutluğunu gözeterek orada yapmasını istemiştir. Oraya giden insanlardan Kâbe’nin sadece bir toplanma meydanı olduğu bilinciyle hareket edilmesini istemiştir. İnsanların Kâbe’yi kutsallaştırma tehlikesi gerek ayetlerde, gerekse başta Hz Ömer (ra) olmak üzere sahabe’lerin tavırları üzerinden kürsülerden sürekli anlatılmansa rağmen, Müslümanların bu uyarıları hiçe sayarak ve bir bakıma inadına Kâbe’ye bir kutsallık atfetme yarışına girdiğine şahit oluruz.  

Müslümanlar Kâbe’ye ve onunla ilgili tüm eşyalara bir sefer kutsallık arz edince, haccın/umrenin gayesi ikinci planda kalmaya başlıyor. Hal böyle olunca kutsallık atfettiği Kâbe’ye ya da Hacerül Esved’e el sürme haccın/umrenin önüne geçiyor. Hele birde üzerine örtülen örtüden bir parça alma hayali birçok hacının hayallerini süslüyor. İnsanların kutsal beldeden taş toprak almanın yüzünden bir zamanlar Safa ve Merve’de çukurlar oluşmuştu.  Tüm bu kutsallıklara el/yüz süremeyen ya da oradan taş toprak getiremeyen bir kısım hacı ve umreciler ise oralardan aldıkları için kutsallık bulaşmış olduğunu zan ettikleri Çin malı takke tespih ve seccade gibi eşyaları çantalarına doldururlar. Dönüşlerinde ise, Mekke ve Medine’den aldıkları için kutsal olduğunu düşündükleri bu eşyaları kendilerini ziyarete gelenlere dağıtırlar.

Oysa Allah-u Teâlâ birçok ayette oraya gelen insanların kutsallığı/hoşnutluğu kendisine has kılarak ibadet etmesini söylerken, maalesef birçok hacının/umrecinin Kâbe’nin kutsallığı üzerine ibadetlerini bina ederek,  Allahın rızasından çok Kabe’nin kutsallığından pay alma yarışına girdiğini görürsünüz.