Hayırlısıyla bir Ramazanı daha uğurlamanın mutluluğunu yaşıyoruz. Gerek oruç tutan gerekse tutmayanlar Ramazanın akabinde derin bir ohhh çektiklerine inanıyorum. Oruç tutanlar kazasız belasız bir ramazanı bitirdikleri için ohhh çekerken, tutmayanların ise derin bir ohhh çekmesi için birçok sebeplerinin olmasının yanında, en çokta Ramazanın manevi baskısı bittiği için derin bir ohhh çektiklerine şahit oluyoruz.
Düşünce ve pratik olarak, Müslümanlar sadece Ramazan ayı için farklı bakış açısına sahip olmanın yanında, Ramazan bayram içinde farklı bakış açısına sahipler. Bir kısım Müslümanlar bayramı orucun zorluklarına katlanmanın bir kutlaması görürken, bir kısım Müslümanlar ise dünyaya kazık çakma mücadelesine verilen birkaç günlük tatil olarak görürler.
Kâşgarlı Mahmudun tesbitine göre;Bayram kelimenin aslı Farsça beẕrem/beẕrâm olup sevinç ve eğlence günü demektir. Sevinç duygusu ise İnsanda, istenen veya hoşa giden bir şeyin elde edilmesi/başarılması sonucu oluşurmuş. Sevinç duygusunun tepe noktasını kutlama ve merasimler oluşturur. Bu yönüyle bayramlar başarının bir mükafatıdır.
Son yıllarda başta yaşlı insanlar olmak üzere hepimizin dilinden düşürmediği ortak bir cümle vardır. NEREDE O ESKİ BAYRAMLAR? Ne olmuştu da eski bayramlar aranır olmuştu? Yeni bayramların neyi vardı? Bayramlar niye değişti? Değişen bayram mıydı yoksa bizler miydik? Bu ve benzeri soruların cevabını bir türlü bulamayız. Cevabı basit olan bu ve buna benzer soruların,aslında ucu kendimize dokunacağı bildiğimiz için, cevabını sinelerimizin özünde gizli tutarız. Kendimizden bile gizlemeye çalışırız.
Malumumuz Ramazan ayı özel bir aydır. Bu ayı özel kılan en önemi sebeplerden biri, Öyle ise içinizden kim bu aya ulaşırsa onu oruçla geçirsin (2/185) ayetinde dile getirilir. Bu ayette Allah-u Teâlâ (cc) kendisine inandığını söyleyen ve bu aya kavuşan insanlardan bir istekte bulunuyor. Kısa ve net olarak Müslümanım diyen herkesten bu ayda oruç tutmasını istiyor.
Allah-u Teâlâ istekte bulunuyor bulunmasına ama Bu isteğin muhatabı olan Müslümanların sokaklarına çarşılarına pazarlarına baktığınız zaman zannedersiniz ki, ya içinde bulundukları ay Ramazan ayı değil, ya da Allahın isteği onlar için bir anlam ifade etmiyor. Çünkü bırakın oruç tutmamayı, açıktan yiyip içerken bile sıkılma ve ya utanmadan hiç emare göremezsiniz. Allahtan utanmayı geçtik. Oruç tutan kendi dindaşına/kardeşine bile, kimsenin saygısının kalmadığını görürsünüz.
Nerede o eski bayramların sorusunun cevabı işte burada yatıyor. Ramazan ayına ve adına hürmet etmeyen bir kimsenin Bayram yapmasını beklemek abesle iştigalden başka bir şey değildir. Ramazanda oruç tutmayan anne, baba veya çocuk neden bayram yapsın ki? Allah-u Teâlânın bizden istediğini gücümüz yettiğince başardık diyerek sevinmesini gerektirecek bir iş yapmamışlar ki; bayram etsinler veya yapacakları bayramın adı Ramazan olsun. En fazla birkaç çocuğa şeker vererek onun sevinciyle kendilerini avutarak verdikleri ŞEKER(in) BAYRAMI(nı) yaparlar.
Nerede o eski bayramlar sorunun asıl cevabını burada aramalıyız. Bu özel günlerde bile, yüzde doksan dokuzu Müslüman olmakla övünülen toplumumuzda, Allahın isteklerine sırt çevirmek yadırganmaz olduktan sonra, bayramın tatil olmasından başka, bazı insanların gözünde, diğer günlerden hiçbir farkı kalmaz. Sonuç olarak, Bayramövünülecek bir iş yapan insanların hakkıdır. Oruç tut(a)mamanın övünülecek bir yanı varsa; adına ister Şeker diyin ister Ramazan; BAYRAMINIZ KUTLU OLSUN.