ÖRNEKLERLE KURANDA, TEOSENTRİK BİR DİL KULLANILMASI-3*

  • imsa

Kur’an’da kullanılan teosentrik dil, Allah’ın her şeyin yaratıcısı olması hasebiyle kendi yarattıkları üzerindeki hükümranlığının dile getirilmesinden ibarettir. Teosentrik dilin kullanıldığı metinlerin literal okunması durumunda Allah’ın insan yaşamının birçok alanına müdahale ettiği düşüncesinin doğması kaçınılmazdır. Bunun sonucunda Allah’ın, tarihin belirli zaman dilimlerinde belirli sebeplere binaen kendi koyduğu kurallar olan kader ve sünnetullaha muhalif bir şekilde tabiatın ve sosyal hayatın işleyişine müdahale ettiği düşüncesi oluşmuştur.

Bu tur teosentrik anlatımlarla ilgili “Nuh kavmini de yalanladıklarında suda boğduk…” ayetinde gecen “suda boğduk” ifadesini ve buna benzer olarak kullanılan “helak ettik”, “yerle bir ettik” gibi ifadeleri bu bağlamda değerlendirebiliriz. Yerel olduğunu düşündüğümüz ve Nuh’un (a.s.) kavminin suda boğulmalarına neden olan felaket olayında yağan yağmur ve oluşan tsunami sebebiyle insanların boğulduğu bir gerçektir. Fazlurrahman “Bütün tabiat Allah’a ‘otomatik bir irade’ ile itaat eder. Ancak insan, itaat etmek veya etmemekte eşit olarak serbest bırakılmıştır. Bu nedenle Kur’an, bütün kâinata Müslüman gözüyle bakar” sözüyle tabiatın, Allah’ın emrine amade canlı varlıklar mesabesinde olduğunu belirtmiştir. Dolayısıyla tsunami, Allah’ın tabiata koyduğu ölçüler sonucunda gerçekleşmiştir.

Böylece helak olayı da Allah’ın kaderi ve sünnetullah doğrultusunda gerçekleştiğinden bu durum Allah’ın bir fiili gibi Kur’an’ın diline yansımıştır. Teosentrik bir anlatıma sahip olan “Rabbin bal arısına ‘Dağlardan, ağaçlardan ve insanların yaptıkları çardaklardan kendine evler edin’ diye vahyetti” ayetinde gecen vahiy olgusunu Allah’ın birebir arıyla konuşması anlamında değil, nasıl yaşayacağına ilişkin içgüdünün arının tabiatına yerleştirilmesi anlamında ele almak daha uygun görünmektedir. Allah’ın insanları “hidayete erdirmesi veya saptırması” ve “kalpleri mühürlemesi” gibi anlatımlar da teosentrik anlatım biçimine sahip örneklerdendir.Kalplerin mühürlenmesi olayı, bazen Allah’ın dilediği kişinin kalbine müdahale edip onlarda hidayeti veya delaleti yaratmak şeklinde anlaşılabilmiştir. 

Oysa imtihanın bir gereği olarak teklifin, sorumluluğun ve hesabın oluşması için kişinin özgür irade ile karar vermesi gerekmektedir. Bu anlamda Allah’ın insan iradesine müdahalesi söz konusu değildir. Allah’ın insanları hidayete erdirmesi bir gerçektir ancak bu “Bu kitap kendisinde şüphe olmayan muttakiler için hidayet rehberidir” ayetinde de görüldüğü üzere “yol gösterme” şeklindedir. Yani Allah, insanların hidayeti için gerekli olan her turlu ortamı hazırlayarak onlara yol göstermiştir. Benzer şekilde “Allah onların kalplerini ve kulaklarını mühürlemiş gözlerine de perde çekmiştir…” ayetinde de teosentrik anlatım kullanılmıştır. Burada da literal okuma sonucunda insan kalbine müdahale edildiği ve kimilerinin imanına engel konulduğu şeklinde anlaşılabilir. Oysa kalpleri mühürlenenler ile kastedilenin “İnkâr edenlere gelince onları uyarsan da uyarmasan da birdir, inanmazlar” ayetinde de görüldüğü üzere bu kişilerin inkârlarında şartlanmış kişiler olduğu görülür. 

Yani kişi inkâr edip o doğrultuda yaşadıkça onun doğru yolu bulması imkânsız hale gelmektedir. İşte bu durum ilahi olanın yanında “kalbin mühürlenmesi” olarak tanımlanmıştır. Allah, tüm varlıkların varoluş nedeni olduğundan kâinatta gerçekleşen her olay kaynağı itibarıyla Allah ile bağlantılıdır. Kâinatta olağan şekilde gerçekleşen sosyolojik, biyolojik ve fiziksel olguların, Allah’ın merkezde olduğu bir yaklaşımla yeniden kurgulanarak Kur’an’ın anlatım üslubuna yansıdığı görülmektedir. Kur’an’da kullanılan teosentrik dil, Allah’ın var olan her şeyin yaratıcısı ve hâkimi olmasından kaynaklanmaktadır.

 

*Bu yazı: Dr / ÖĞRETMEN NEVZAT ÇİÇEK’in Kilis 7 Aralık Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisinin 2022/2 ayında yayımlanan KUR’AN’IN İFADE BİCİMLERİ: teosentrik, antroposentrik ve edebi sanat dili yaklaşımlarına yönelik bir sentez denemesi aslı makalesinden alıntılanmıştır.