31 Mart yerel seçimlerine artık bişey kalmadı.
Geldi kapıya dayandı.
Siyasetle ilgilenenler her gittiği yerde seçimi konuşuyor.
Ama ilgilenmeyenler o kadar çok ki!
Vatandaşın inanın seçim umurunda bile değil...
Vatandaş belediyelerin verdiği iftar sofralarında karınlarını doyurmanın peşinde.
Nerede iftar sofraları kuruluyor diye inanın sosyal medyada araştıranlar dahi var.
Ramazan kolisi alabilmek için bekleyen insanların sayısı o kadar çok ki...
Yani kısacası vatandaşın umurunda olan seçim değil geçim.
Vatandaş aldığı 17 bin lira asgari ücret ile 10 bin lira kira ödeyip kalan 7 bin lira ile faturaları ödeyip geçinebilmek adına deyim yerindeyse kırk takla atıyor.
Vatandaş elindeki kredi kartını kullanarak ayı atlatıyor ama çoğu zaman asgarisi ödeyebiliyor.
Doğal olarak da sürekli olarak bankaya olan borcu artıyor.
Büyükşehir Belediye Başkan adayları vaatlerinde artık sınır tanımıyor.
Vatandaş ise "Birisi mevcutta Büyükşehir Belediye Başkanı diğeri 15 yıl Kepez'de başkanlık yapmış. Bugüne kadar niye yapmadılar?" diye soruyor
Vatandaş markete girdiğinde cebindeki para ile ne alabileceğini düşünüyor.
Vatandaş pazara çıktığında en ucuzunu alarak pazar arabasını doldurmanın peşine düşmüş durumda.
Ekonomik sıkıntı ciddi anlamda vatandaşın belini bükerken başkan adaylarının 300 milyon lira, 500 milyon lira ya da 700 milyon lira harcağıdığını duyunca inanın arkanızdan hiç de iyi konuşmuyor.
Bazıları ağızlarını bozarken bazıları da Allah'a havale ediyor.
Esnafa gidip el sıkıp hayırlı işler dilemekle, vatandaşa karşıdan el sallamakla ya da elini sıkmakla vatandaşın derdini anlamıyorsunuz.
Onların ne istediğini anlamak için biraz sokağa çıkmaları gerekiyor.
Verilen vaatlerin hepsi boş.
Kimin halkın içine ne kadar karıştığı, vatandaşa ne kadar dokunduğu, ne kadar ulaşılabilir olduğu daha önemli.
Vatandaşı dinleyen kazanır.
Onların dertleri ile dertlenen kazanır.