Çoklu Baro düzenlemesine ilişkin kanun teklifinin TBMMde Adalet Komisyonunda görüşmelerinde Antalya Milletvekili Hasan Subaşı İYİ Parti Grubu adına söz alarak kanundaki çarpık düzenlemeleri açıkladı
Çoklu Baro düzenlemesine ilişkin kanun teklifinin TBMMde Adalet Komisyonunda görüşmelerinde Antalya Milletvekili Hasan Subaşı İYİ Parti Grubu adına söz alarak kanundaki çarpık düzenlemeleri açıkladı.
BAROLARIN FİKRİ ALINMADAN HAZIRLANAN TEKLİF İLE BİR NEVİ VESAYET UYGULANIYOR. HEPİMİZ BUNUN ALTINDA KALIRIZ!
Hukuktan anlayan, kanunu bilen, avukatlara danışmadan kendileriyle ilgili bir yönetim şeklinin belirlendiğini belirten Subaşı; biz yüz binleri geçen avukat meslektaşlarımızı temsil eden baroların tümünün muhalefetine rağmen onların hiç fikrini almadan, tümden karşı çıkmalarına rağmen buradaki 10-15 iktidar mensubu avukat arkadaşımızın, hukukçu arkadaşımızın hazırladığı teklif ile bir nevi vesayet uygulanıyor dedi. Subaşı burada bir seçilmiş vekil avukat olmak, hukukçu olmak, 10-15 arkadaşımıza asla bu yetkiyi vermez hepimiz bunun altında kalırız dedi.
ESAS BU DÜZENLEME İLE Temsilde Adaletsizlik Getiriliyor!
Subaşı, kanun teklifinde imzası olan ve savunan milletvekillerinin sürekli olarak barolarda siyaset yapılıyor, demokratik değil, temsilde adalet yoktur dediğini ancak bu gerekçelerden hiçbirisinin kanun teklifinin gerekçesinde yazılı olmadığını söyledi.
Subaşı, kanunun yapılış amacının açıklandığı genel gerekçesinde şu ifadelere yer verildiğini söyledi: Baro hizmetlerinin daha sağlıklı bir şekilde yürütülebilmesi amacıyla. Bu minvalde kamu hizmeti niteliğinde serbest bir meslek olan avukatlık mesleğinin daha iyi bir şekilde icra edilebilmesi amacıyla avukatlık kanununda ve bazı kanunlarda değişiklikler yapılmaktadır. Düzenlemeler kurumsal yapı ve meslekte karşılaşılan bazı sorunlara çözüm bulunmasına ilişkin hususları kapsamaktadır.
Subaşı devamında Temsilde adaletle ilgili bir tek cümle yok oysa iktidar mensubu hukukçu arkadaşlar, imza sahibi olanlar, hepsi de adaletsizlik var derken gerekçede yok. Peki neden yok gerekçede? diye sordu.
Benim de halen üyesi olduğum ve 4970 avukat üyesi olan Türkiyenin dördüncü büyük barosu Antalya Barosu yeni düzenlemeyle dört delegeyle temsil edilecek. Türkiye'nin en küçük barosu, diyelim ki Tunceli 43 üyesi var o da dört delegeyle temsil edilecek. İşte aylardır temsilde adalet arıyoruz derken, bugünkü düzenleme daha en başta temsilde adaletsizlik yarattığı ve bu kanun teklifini düzenleyenler bunun farkına vardığı için, temsilde adaleti gerekçeden çıkarmışlar diye konuştu.
YETKİ VE GÜÇ ELDE ETMEYE DOYMAYAN İktidarın aradığı kan, savunmanın parçalanması!
Adalet Komisyonunda görüşülmekte olan ve çoklu baro düzenlemesi olarak basında yer alan kanun teklifi üzerine İYİ Parti adına değerlendirmede bulunan Antalya Milletvekili Hasan Subaşı eleştirilerine hükümet sisteminin bir sonucu olarak önümüze gelen kanun teklifi üzerinde devam etti ve şöyle dedi:
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin yetki ve güç elde etmeye doymadığını ve yetki ve güçten azami yararlanmak istediğini kabul etmek gerekir, hiç bunu inkâra gerek yok.
Yargının kontrol edilemeyen ayağı gibi görünen savunmaya, avukatlara ve barolara da el atıldığını söyleyen Hasan Subaşı Cumhurbaşkanı, bu sistem içinde yürütmeyi kontrol edebilmektedir, bunu da inkâr etmenin bir anlamı yok, yasamayı kontrol edebilmekte, yargıyı kontrol edebilmekte, hatta özgür medyayı da kontrol ve denetimi altında tutabilmektedir. Sadece iki kurum üzerinde denetimi ve yetkisi yoktur; biri, yargının savunma ayağı olan serbest avukatlardan müteşekkil barolar üzerinde Hükûmetin etkisi ve baskılaması söz konusu değildir. İkincisi de sosyal medya etki alanı dışındadır. Bu iki gücü henüz Hükûmet baskılayamamıştır dedi.
Hasan Subaşı, barolar siyaset yapıyor gerekçesinin ileri sürüldüğünü ancak çoklu barolar ortaya çıktığında barolarda siyasetin olacağına dikkat çektiği konuşmasında; ortaya çıkan baroların önemli bir bölümü iktidarın tasarruflarını destekler hâle gelmekle serbest avukatlık ve baroların savunma ayağı, yargının savunma ayağı etkisini kaybedecektir; etkisini kaybetmesi de zaten Hükûmetin şu yasa teklifiyle aradığı kandır dedi.
Türkiyede yargının iktidarın etkisi altında kaldığı vurgulayan Subaşı, Türkiye'de yargının etki altında kalmasının en önemli delili 17-25 Aralık milattır. Sözü olduğunu söyledi. Subaşı 2013 tarihinden öncesini sorgulamayın, 2013 tarihinden sonrasını yani 17-25 Aralık 2013 tarihini milat sayalım, ondan sonrasını sorgulayın demek, hem bir Anayasa suçudur hem de yargıya doğrudan bir baskı ve etkidir dedi.
Subaşı devamında Baroları eleştirmem gerekirse Türkiye'de barolar bu konuyu yeterince eleştirmemiştir ve gün gün gelerek her kurumun özgürlük alanı, yetki alanı daraltılmaya başlanmıştır.
YARGI ALDIĞI TALİMATLA YÖRÜNGESİNDEN SAPTIĞINDA GERÇEĞE SAVUNMA İLE ULAŞILIR
Subaşı konuşmasının devamında; Sayın Bülent Arınçın Masum değiliz; Emre Cemil Ayvalının Evet, biz FETÖ örgütüne Kemalistleri kırdırmak istedik itirafları hakkında şunları söyledi: Şimdi, bu itiraflar ne yenilir yutulur itiraflar ne de affedilir itiraflar ne de Biz kandırıldık, Allah affetsin. demekle ortadan kalkacak itiraflar. Şurada, söylediği bir haklı cümle vardı bunların arasında Biz, FETÖ örgütünün gerçekten bir terör örgütü olduğunu bilemezdik. bu bir mazerettir. İyi ama 2013 tarihinden önce FETÖ örgütüyle en küçük irtibatı olan, selam veren, Bank Asyaya yatırım yapan, sempati duyan, dini duygularla yaklaşan ve gerçekten onun adam öldürebilecek, eline silah alabilecek bir terör örgütü olabileceğini vesaire düşünmeyen binlerce insan o mazerete sığınmaksızın bugün tutuklu ya da hükümlü. Şimdi, bu nereden ileri geliyor? 2013 tarihi milattır. sözünden
Yeryüzünde bir siyasi iktidarın, bir siyasi erkin bunu milat say deme hakkı olmadığını ifade eden Subaşı gerçek yargıçların, savcıların da böyle bir iddiayı milat kabul ederek, talimat kabul ederek o tarihten sonrasını araştırıp, soruşturması da o derece Anayasa'ya aykırılıktır. Ama maalesef Türkiye'de bunları yaşadığımız için o çok önemli soruşturmalar gele gele geldiği noktada, Cumhuriyet Gazetesi, Sözcü Gazetesi gibi FETÖ örgütü konusunda Türkiye'yi yıllardır uyaran ama sadece iktidara muhalefet olan önemli basın kurumları bugün bu suçlardan takibat altındadır ve yine birçok masum gazeteci, yazar muhalefet olduğu için casusluktan, terör örgütü üyeliğinden tutuklu ya da hükümlüdür.
Yargı talimat alıp da yörüngesinden saptığı zaman gerçeğe ulaşması son derece zor olacağını vurgulayan Subaşı işte bu yüzden yargı bu suçun kaynağına, köküne, temeline inme şansı da kalmadığı için böylesine gereksiz alanlarda dolaşıp durmaktadır. Dedi.
Subaşı; gerçeğin açığa çıkması için mücadele edecek gücü elinde tutan organ savunma ayağıdır, serbest avukatlık sistemidir ve cesur avukatların olduğunu vurgulayarak Maalesef, çoklu baro sistemi olduğu zaman genç avukatlar hâkim, savcı olacaklar, ne yapmak zorundadırlar? Genç avukatlar hâkim, savcı olabilmek için iktidara yakın, iktidar yanlısı bir baroyu genellikle seçmek zorunda kalacaktır. İkincisi, zaten, iktidardan etkilendiğini söylediğimiz yargının ise bu defa, iktidara yakın barolardan etkilenmemesi mümkün değildir. Yargı yine bir zorluk altında, baskı altında kalacaktır. Üçüncüsü de avukat ihtiyacı olan yurttaşların avukata müracaat ederken işini mümkün olduğu kadar daha kolay çözebilmek adına ya da öyle inandığı için iktidar mensubu barolardan kendisine avukat seçmeye yönelecektir
BAROLARIN SİYASİ, İDEOLOJİK, ETNİK HATTA İNANÇ FARKLILIKLARINA GÖRE AYRIŞMASI SÖZ KONUSU
Baroların siyaset yaptığını ileri süren milletvekillerinin bu gerekçelerine cevaben Subaşı Baroların tabii ki belli bir ölçüde siyaset yapması doğaldır. Siyasetin her alanda olması doğaldır, zaten siyasetsiz de bir yaşam yoktur, bu da doğal karşılanır ama çoklu baroların oluşması hâlinde siyasi görüşlere göre de ayrılabileceği gibi, etnik kökenine, ideolojisine, hatta inanç farklılıklarına göre bile Türkiye'de baroların ayrışması söz konusu olabilecektir.
AMAÇ: SAVUNMA AYAĞININ BASKILANMASI ETKİSİZ BIRAKILMASI
Hasan Subaşı, konuşmasının son bölümünde, temsilde adalet ve demokrasi gerekçelerine sığınarak yapılan bu kanun teklifinin demokratik olmadığını, temsilde adaletsizliği getirdiği ifade ettiği konuşmasını şöyle noktaladı:
Avukat arkadaşlar, iktidar mensubu hukukçular İmza sahibiyiz. diyen arkadaşlar da bunu takdim ederken Demokratik değil, adaletsizlik var, siyaset yapılıyor ve dünyada en iyi örnekleri, parlayan örnekleri bulacağız. gibi iddialarla yola çıkarken genel gerekçede bunların hiçbirisi yok ama gerekçe, benim anlatmaya çalıştığı gibi, savunma ayağının baskılanması, etkisiz bırakılması, Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin yargının bu ayağına da sanki etki yapmak ya da etkisiz kılmak ihtiyacından olduğu zannını ortaya koymaktadır. Bunun da vebali, maalesef, iktidar mensubu hukukçulara yüklenmiş olacaktır. Dünyada da gerçekten Meclisimizin verdiği önemli yanlış kararlardan biri olarak her zaman karşımıza çıkacaktır.
SAVUNMAYI VESAYET ALTINA ALMAYA ÇALIŞARAK BİZ DEMOKRASİYİ SAVUNUYORUZ DİYEMEZSİNİZ
Ben, yine de altını tekrar çizmek istiyorum. Yasa yapmak, hele arkadaşların Demokratik değil demelerini, hiç o söze, o topa girmelerini de doğru görmüyorum çünkü hukuktan anlayan, demokrasinin, kanunların ne olduğunu bilen yüz bini aşkın avukata sormadan Siz böyle yönetilmelisiniz. demek, onlara vesayet uygulamak demektir; onlara bunu yaparken Biz demokrasiyi savunuyoruz. demek son derece yanlıştır