SÜNNET VE HADİSLERİN ANLAŞILMASNDA EHL-İ HADİS’İN BEŞER ÜSTÜ PEYGAMBER TASAVVURUNUN ETKİSİ - 1

  • SUR YAPIIIIIII

Bu hafta sizlerle 2004 yılında Bursa da yapılan günümüzde sünnetin anlaşılması sempozyumunda U.Ü.ilahiyat fakültesi hocalarından Yard. Doç. Dr. H. Musa BAGCI’ nın tebliğ ettiği konuşmasını sizlerle iki bölüm halinde paylaşacağım.


  Tarihi süreç içerisinde sünnet/hadislerin anlaşılması ve yorumlanması önemli bir problem teşkil etmiştir. Hadislerin anlaşılması önündeki engeller olarak ileri sürülen klasik yöntemlerin şekilci-lafızcı, parçacı karakterde olması, sünnetin oluştuğu toplumsal şartların göz ardı edilmesi, hadislerin sebeb-i vürudu ile siyak-sibakının gözden uzak tutulması şeklindeki faktörler yanında yanlış Peygamber tasavvurlarının da sünnetin ve hadislerin anlaşılmasında olumsuz bir katkısı olduğu izahtan varestedir.

   Zira İslam geleneğinde hadis ve sünneti farklı okuma, anlama ve yorumlama biçimlerinin vücut bulmasının sebepleri arasında Hz. Peygamber'in otoritesi, teşrideki konumu, beşeri, nebevi, idari, siyasi, askeri yönleriyle ortaya koyduğu tasarrufları, mucizeleri, bilgisinin sınırları ve kaynakları gibi konuları ihtiva eden peygamber tasavvurunun da önemli bir etkisi vardır.

   Sünnetin hadisin anlaşılmasında ve yorumlanmasında peygamber tasavvurunun da büyük bir rolü vardır. Zira sünnet ve hadislerin kaynağı Hz. Peygamberdir. Hz. Peygamber 'in söz, fiil ve takrirleri ondan nesiller boyu aktarılarak bize ulaşmıştır. İslam geleneğindeki anlama yönteminde anlama faaliyetinin asıl öznesi anlatandır.Peygamber'in(anlatan-özne) söylediği her şey vahiy kabul edildiği ve o, attığı her adımda mucize gösteren bir kişi olarak algılandığı zaman, onun söz ve fiillerinin anlaşılması ve yorumlanması da bu bakış açısı çerçevesinde gerçekleşecektir. Sünnetin ve hadislerin ·anlaşılması da tarihi süreç içerisinde oluşturulan peygamber tasavvurlarına göre şekil almıştır. 

   Peygamber konusunda belli başlı üç tasavvur belirmektedir. İlki, sünnetin de Kur'an gibi vahiy mahsulü olduğu, Hz. Peygamber'in fiziki-biyolojik açıdan harikulade vasıflara sahip olduğu ve her adım attığı yerde olağanüstü mucizeler gösterdiği Şeklindeki bakış açısıdır. ikincisi, sünnette vahiy ürünü hiçbir şeyin olmadığı, Hz. Peygamberin her türlü olağanüstülükten sıyrılmış, arınmış, aldığı vahiy dışında diğer insanlar gibi bir beşer olduğu şeklindeki değerlendirmedir . Üçüncüsü, Hz. Peygamber'in sünnetinin bir kısmının vahiy mahsulü, bir kısmının da kendi içtihadı olduğu şeklindeki bakış açısıdır.Bu görüşler içinde en fazla tartışılan ve tarihi süreç içerisinde en fazla toplumsal açıdan yaygınlık kazanıp benimsenen görüş birinci görüştür.

   Hz. Peygamberin sünnetini bütünüyle ilahi kaynaklı hale getiren ve Kur'an hükümlerinin sünnetle neshine cevaz veren bu anlayış, onun beşeriyetini göz ardı etmekte ve onu bu özelliklerden soyutlamaktadır. Bu, onun her söylediği söz, iş ve davranışın ilham yoluyla Cenab-ı Hak tarafından kendisine bildirildiği anlayışını empoze etmektedir. Dolayısıyla onun bütün tavır ve davranışları ilahi kaynaklı hale gelmektedir. Buna göre Hz. Peygamber'in beşeriyeti arka plana itilmiş olmaktadır.

   Ehl-i hadis, Hz. Peygamber'in sünnetinin kaynağını vahiy kabul edip, onu hem fiziki-biyolojik yönden olağanüstü mucizelerle hem de kelamcıların ifadesiyle hissi · mucizelerle donatarak harikulade bir insan olarak kabul etmişlerdir. Bu durum daha ilk asırlarda gerçekleşmiş, gerek fiziki-biyolojik harikuladeliklere gerekse doğumun dan itibaren peygamberlik dönemi de dahil bütün hayatı boyunca gerçekleştiği kabul edilen mucizelere hadis mecmualarında ve Şemail, Delailü'n-Nübüvve ve elHasaisü'n- Nebeviyye adı altındaki eserlerde yer verilmiştir. Sadece nakle dayanarak nübüvveti mucizeler ve harikulade olaylarla ispatlamaya çalışan bu tür eserler, daha Çok Selefıyeye bağlı hadisçiler tarafından kaleme alınmıştır. (Birinci bölüm sonu)

Yorum Yaz
  • UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik yorumları onaylanmamaktadır.