Hisarçandır’da çam ormanlarının içerisinde bulunan tarihi eserler koruma altına alınmayı beklerken bölge halkı definecilerin ve tarihi eser kaçakçılarının eser zarar vermesinden korkuyor.
Birçok millete ev sahipliği yapmış Antalya’nın sadece belirli bölgelerinde bulunan antik kentlerinde değil köylerindeki çam ormanlarının içerisinden bile tarih fışkırıyor. Attolos kenti olarak bilinen Antalya yüzyıllar boyunca birçok millete ev sahipliği yaptı. Milattan önce 2000 yılından bu yana bölge, sırasıyla; Hitit, Pamphylia, Lykia, Kilikya gibi kent devletlerinin ve Pers, Büyük İskender ile onun devamı sayılan Antigonos, Ptolemais, Selevkos, Bergama Krallığı’nın idaresine girmiştir. Daha sonra Roma Devleti, hüküm sürmüştür. Antalya üzerinde sayısız milletin hüküm sürmesinden dolayı günümüzde hala çeşitli bölgelerinde ve köylerinde geçmişin izleri ortaya çıkarıyor.
ORMANLARININ İÇİNDE OYMA TAŞLAR
Hayatının büyük bir çoğunluğunu gezerek ve görerek Antalya’nın eski tarihi ortaya çıkartmaya ve korumaya devam eden Yaşar Tabur’un memleketi olan Yarbaşçandır Mahallesi, Konyaaltı İlçesi merkezine 400 km mesafede uzaklıkta. Yarbaşcandır’da çam ormanlarının arasında çocukluğundan beri Antalya’da önceden yaşayan insanların eserlerini gördüğünü ifade eden Tabur, ‘’Çocukluğumdan beri ormanda ya da köyün biraz uzağında oymalı taşlara hep rastladım. Bu oyma taşı gördüğüm yerin ilerisinde bir antik kent bulunuyor. Muhtemelen bu oyuklu taşlar o insanlardan kalma. Büyüklerimiz eskiden buralarda üzüm sıkıldığını hep anlatırdı bizlere. Fotoğrafını çektiğim taş da üzüm sıkmaya yarayan oyulmuş bir tekne, bağcılığın yaygın olduğunun önemli bir kanıtı bu taş. Kapalı kaya mezarlarının üzerinde genç bir kadın kabartması ve hikayesinin anlatıldığını düşündüğüm yazıtlar mevcut. Muhtemelen o dönem bu işle uğraşmış biri kendisi.’’ ifadelerini kullandı.
TOROSLAR TARİHİ OLARAK ZENGİN
Torosların tarihi eserler konusunda çok zengin olduğunu ifade eden Tabur, Antalya’nın çoğu köyünde sadece antik kentlerin olduğu bölgelerde değil, ormanların içerisinde bu tarz münferit eserlerin olduğuna dikkat çekti. Yaşar Tabur, ‘’Mersin’den tutun Antalya’nın çoğu köyünde bu münferit eserlerle karşılaşabilirsiniz. Toroslar bu konuda çok zengin bir bölge. Ben görülen eserlerin buralarda kalmasını istiyorum. Götürülmelerini doğru bulmuyorum. Tabi ki heykel gibi eserler koruma altına alınsın ama oymalı taşları ormanın içerisinde yürürken gördüğümde farklı hisler yaşıyorum. Önceden buralarda insanlar yaşamış diyorum. Oydukları kabartmalara zarar vermeden dikkatlice inceleyip fotoğraflıyorum.’’ açıklamalarında bulundu.
Daha öncelerde tarihi yörük mezarlarını tescil ettirip Kültür Bakanlığına bildirdiğini aktaran Yaşar Tabur, vatandaşların çoğu eseri bakanlığa bildirmemesinin nedeni olarak bölgenin sit alanına çevrilmesinden korktuklarını ve kaygılandıklarını söyledi.
HİSARÇANDIR TURİZME AÇILMALI
Antik kentlere ve oymalı yazıtlara sahip çıkılması gerektiğinin altını çizen Yaşar Tabur, Hisarçandır bölgesinde tarihin izlerinin silinmediği ve yapılacak olan çalışmalarla birlikte bu bölgenin de turizme açılması gerektiğini ifade etti. Tabur, ‘’antik kentleri korumak zorundayız. Defineciler tarafından çok fazla tahrip ediliyor. Tarihten çıkıp hafriyat alanına dönüyor böyle yerler. Hisarçandır bölgesinde de pek çok antik kent var. Bu yerler gerekli iş birlikleri ile hayata geçirilebilir. Antalya’ya yılda milyonlarca turist geliyor. Ben dünyanın birçok bölgesini ziyaret ettim ve hep tarihi yerler ilgimi çekti. Bize gelen turistlerinde böyle yerlere ilgi gösterdiğini, göstereceğini biliyorum. Hisarçandırdaki antik kentlerinde hayata geçmesi ekonomimize ve turizmimize artı olarak yansıyacaktır. Kurumlar arası çalışmalar ile bu mümkün. Büyükşehir belediyesi yol yapar, Kültür Bakanlığı eserlere, antik kentlere sahip çıkar gerekirse havadan kontrol sağlayabilir. Siyaset insana hizmet etmenin bir aracıdır. İnsan odaklı olmak zorundayız.’’ sözlerini kaydetti.
‘FOTOĞRAFLAMAYI BIRAKTIM’
Her insanın bir olmadığını bazı insanların maalesef ki gördükleri eserlere ve keşfettikleri antik kentlere zarar verdiklerini açıklayan Tabur, kurumlar arasında iş birlikleri ile bunların önüne geçilebileceğini söyledi. Tabur, ‘’Tarihine sahip çıkan, saygı gösteren insanların çoğaldığını düşünüyorum. Ama bazı insanlar var ki keşfettikleri bölgelerde izinsiz bir biçimde kazı yapıyorlar. Metrelerce derinlere kazı yaparak çıkan hafriyatlar ile hem ormana hem de bölgeye zarar veriyorlar. Bir gün bir antik kentin varlığını duyarak Çörük Dağı’nın zirvesine çıktım motorumla birlikte. Gerçekten de dendiği gibi orada bir antik kent vardı. Zarar vermeyecek olan bizlerden önce kazıcılar dediğimiz defineciler orayı keşfetmiş. Yemek artıklarını gördüm. Bu olaydan sonra antik kentlerin ve ormanlarda gördüğüm taşların fotoğraflarını çekmeyi bıraktım çünkü oradan biri çıksa hesap sormaya kalksam bana zarar verebilirlerdi.’’ dedi.
‘TOROSLAR METAL YIĞINI OLDU’
Koronavirüs pandemisiyle birlikte kırsal alanlara ilginin arttığını bu yüzden de kırsal alanın görüntüsünün ve yapısının bozulduğuna dikkat çeken Yaşar Tabur, ‘’Türkiye Cumhuriyeti Kanunlarında ‘yörenin kültürüne uygun evler yapılmalı’ diye bir madde var. Yörenin uygunluğuna göre 2 projeden oluşan ev seçeneği olmalı ama maalesef ki bunu uygulayamıyoruz. Kendi köyüme baktığımda görüntüsünden hiç memnun kalmıyorum. Köyün her yerinde Apartman ve konteynır evler var. Toroslar adeta metal yığını oldu. Köylerin siluetleri bozuluyor. Buralarda yetki hep Büyükşehir Belediyesinin elinde ruhsat konusunda tabi ilçe belediyeler ilgileniyor. Isparta yolu üzerinde de haç yolu diye adlandırdığımız bir bölge var orası da prefabrik evlerle dolu. Bunlarla ilgili kimse hesap sormuyor. Tarihini, yöresini seven bizler eserlerimize ve memleketimize sahip çıkmaya ve korumaya devam edeceğiz.’’ diye konuştu.
Ayşem SİCİM