TÜKONFED Hukuk Komisyonu Başkanı Emekli Hâkim İzzet Doğan, yaygın ve kültürel silahlanma ortamında; vahşi batıya değil, uygar dünyaya benzemek gerektiğini ifade etti. Doğan, “Ülkemiz Teksas değil ve olmamalı” dedi.
Tüketici Konfederasyonu (TÜKONFED) Hukuk Komisyonu Başkanı Emekli Hâkim İzzet Doğan, ulusal basında sıklıkla yer bulan ve bireysel silahlanmanın neticesinde oluşan 3. sayfa haberlerini gündemine taşıdı. Yayınlanan her haber sonrası toplumda tansiyonun yükseldiğine değinen Doğan, insanların ‘tişört alır gibi’ bir tıkla silah edinebildiklerine dikkat çekti. Silahı yaşatmak için değil öldürmek için kullanılan bir meta olarak tanımlayan Doğan, sevgi dolu bir dünyada insanı yaşatmanın ve mutlu günlere taşımanın bireylerin asıl amaçları arasında yerini alması gerektiğini ifade etti.
“GÜNÜMÜZDE YAYGIN VE KÜLTÜREL SİLAHLANMA VAR”
İstanbul Esenyurt’ta tekel bayisinde kan donduran infazı konu alan Doğan, olaya ilişkin görüntülerin Türkiye’yi ayağa kaldırdığını hatırlattı. Yaşanan tüm facia haberlerinin arka planında bireysel silahlanma temasının bulunduğunu kaydeden Doğan, “İstanbul Esenyurt’ta kan donduran bir cinayet yaşandı. Esenyurt’ta bir tekel bayisinde, Batuhan Bayındır (20) ile Yunus Emre Erzen (24) hayatını kaybetti, Yusuf Erzen (21) ise yaralandı. Olayın kan donduran görüntüleri Türkiye’yi ayağa kaldırdı. Bu görüntüleri izlerken insan, insan olmaktan utanıyor doğrusu. Bu korkunç olay nedeni ile bireysel silahlanma konusu yeniden tartışılmaya başladı. Öncelikle bana göre artık bireysel değil yaygın ve kültürel bir silahlanma olduğunu düşünüyorum” dedi.
“TİŞÖRT ALIR GİBİ BİR TIKLA SİLAH EDİNİYORLAR”
Kan donduran vahşi cinayet ve yaralanma olaylarının ruhsatsız silahlarla gerçekleştirildiğinin altını çizen Doğan, “Biz Tüketici Başvuru Merkezi adına 2017 yılında bu konuya dikkat çekmiş insanların ‘tişört alır gibi bir tıkla silah edinebildiklerine’ dikkat çekmiştik. Artık bu yaygın ve kültürel silahlanma ortamında, vahşi batıya değil, uygar dünyaya benzeyelim diyoruz. Çünkü ülkemiz Teksas değil ve olmamalı da. Çehov’un dediği gibi: ‘Eğer bir oyunun ilk bölümünde duvarda bir tüfek asılı diyorsanız, ikinci veya üçüncü bölümde o silah patlar. O halde silah duvarda asılı, belimizde takılı olmamalıdır. Özellikle 25 yaş civarındaki gençler o silahın bir gün patlayabileceğini, en yakınındaki ve belki de en sevdiği canı alabileceğini bile bile ‘satın al’ tuşuna basıyor” diye konuştu.
“SİLAHLARI PARÇALARA BÖLEREK SATIŞ YAPIYORLAR”
İstenilen modeldeki silahlara ulaşımın eskiye oranla çok daha kolay olduğunu dile getiren Doğan, “İstediğiniz silah, istediğiniz adrese bile gönderiliyor. Hatta şimdi basında çıkan haberlere göre satıcılar bazen silahları parçalara bölerek ayrı ayrı gönderdikleri gibi bir yere gömerek ve gömdükleri yerin koordinatlarını bildirerek silahı teslim ediyorlar. Emniyet Genel Müdürlüğü 2022 yılında yaptığı açıklamada, ülkemiz genelinde kamu görevlisi 244 bin 184, emekli kamu görevlisi 198 bin 428, can güvenliği nedeni ile 53 bin 312, meslek mensubu 131 bin 841 olmak üzere toplam 627 bin 765 taşıma ruhsatlı silah bulunduğu bildirilmiştir. Unutulmamalıdır ki ruhsatlı olarak silah sahibi olan kişiler silahlarını istedikleri takdirde istedikleri kişilere satabilirler” şeklinde konuştu.
“SERSERİ BİR KURŞUN ÖLÜME DAVETİYE ÇIKARIYOR”
2018 yılından bu yana silah bulundurma ruhsatının yüzde 100’ün üzerinde artış gösterdiğini hatırlatan Doğan, “Türkiye’de bazı kaynaklara göre toplam 2,5 milyon ruhsatlı, 25 milyon da ruhsatsız silah bulunduğu, ancak bazı kaynaklara göre de silah sayısının 40 milyon olduğu ve bunun 4 milyonunun ise ruhsatlı olduğu bildiriliyor. Türkiye’de bireysel olmaktan çıkan, yaygın ve kültürel hale gelen silahlanma; onlarca kişinin düğünde halay çekerken, asker uğurlamalarında, yolda yürürken, parkta oynarken, balkonda otururken, evde uyurken serseri bir kurşunla ölümüne neden olduğu gibi özellikle kadın cinayetlerini ve tasarlanarak gerçekleştirilen cinayetleri de kolaylaştırmakta, hatta bazen bir çocuğun babasını, annesini, kardeşini öldürmesine ya da aksi durumun gerçekleşmesine neden olmaktadır” ifadelerine yer verdi.
“HİÇBİR NEDEN CİNAYETİN HAKLI GEREKÇESİ OLAMAZ”
Kadın cinayetlerinin büyük çoğunluğu ateşli silahlarla gerçekleştirildiğini söyleyerek, yılda en az 350 kadın cinayeti işlendiğini vurgulayan Doğan, şöyle devam etti; “Son günlerde cinayet nedenleri arasında istenilen şarkıyı söylememek, bankta oturmak, yan bakmak, kadının her türlü davranışı gibi sudan bahaneler bulunmaktadır. Ancak hiçbir nedenin cinayetin haklı gerekçesi olmadığını da kabul etmemiz gerekir. Umut Vakfı’nın 2022 yılı Türkiye Silahlı Şiddet Raporu’na göre de silahlı şiddet olaylarında geçen yıl en az 2 bin 278 kişi öldürüldü, 4 bin 231 kişi de yaralandı. 2022 yılında medyaya yansıyan 3 bin 984 silahlı şiddet olayının 3 bin 368’inde ateşli silahlar kullanıldı.”
“SAĞLIK KURULU RAPORU ÖZENLİ İNCELEME İLE VERİLMELİ”
Her yıl kaydedilen aşama sonrası artan tehlike boyutunun, yaygın silahlanma biçimi ile insanları korkutacak hale getirdiğini söyleyen Doğan, “O halde yaygın silahlanma ve şiddetin nedenlerinin ivedi olarak araştırılması gerektiği gibi 6136 sayılı Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında isimli yasada ivedi olarak yeni ve önemli düzenlemelerin yapılması mutlaka değerlendirilmelidir. Silah ruhsatı alabilmek için de sağlık kurulu raporlarının çok özenli incelemeler sonucunda verilmelidir. Sadece cezaların arttırılmasıyla silahlanmanın önüne geçilemez ama önemli yaptırımlar caydırıcı olabilir. Silahlar mutlaka kayıt altına alınmalı, ruhsata bağlanmalı ve ilke olarak taşıma için değil bulundurma için izin verilmelidir. 5 yıl olan ruhsat yenileme süreleri de kısaltılmalıdır” dedi.
“SUÇLULARDA ‘NASIL OLSA YIRTARIZ’ ÖZGÜVENİ VAR”
Resmi boyutta düzenleme yapılması gereken hususlara da dikkat çeken Doğan, “Aile konutuna ipotek konulurken eşin rızası alınmakta ancak evde bulundurmak için silah ruhsatı alınırken eşin haberi bile olmamaktadır! Evde patlayan silahların hedefi de genelde kadınlar olmaktadır. Ayrıca av tüfeği edinmenin koşulları çok daha kolaydır. Ancak av tüfekleri çoğu zaman aile içi şiddet olaylarında kullanılmaktadır. Ünlü hukukçu Cesare Beccaria affa karşı çıkarken, ‘Suçların affa uğrayabileceklerini ve cezanın suçların kaçınılmaz sonucu olmadığını göstermek, suçlularda cezasız kalma umudunu ve düşünü kışkırtmak demektir’ gerekçesini ileri sürdürdü unutulmamalı. Bizde de suçluların nasıl olsa bir yolunu buluruz (yırtarız) diye düşünmelerini sağlayan uygulamalar olmamalıdır” diye konuştu.
“SİLAH KONUSUNU GÜNDEMİMİZDEN ÇIKARMALIYIZ”
Herhangi bir suç işlemeksizin ruhsatsız silah bulunduran, yasaya aykırılıktan 3 yıla kadar hapis cezasıyla yargılandığını, yargılama idari para cezası ve hükmün açıklanmasının geri bırakılması ve erteleme ile sonuçlandığını belirten Doğan, “Bir veya birden fazla silahı taşıma veya satın alma suçu ile birden fazla silahı bulundurma suçunun cezası 1 yıldan 3 yıla kadar hapis ve 30 günden 100 güne kadar adli para cezasıdır. Bu cezaların yetersiz olmasının karşılığı cana can, göze göz, buruna-burun, kulağa-kulak, dişe-diş demek olan kısas değildir. Şapkamızı önümüze koyup bir kez daha düşünmemiz gerekir. Silahı gündemimizden çıkarabileceğimiz ve can güvenliği içinde özgürce yaşayabileceğimiz bir ortamın özlemini çektiğimizi belirtmek zorundayız” şeklinde konuştu.
Haber: Duygu TEKİN