VELÎD B. MUĞÎRE’SİZ MÜSLÜMANLAR

  • imsa

Hakkında sure/ayet inen kişilerden biride Velîd b. Muğîre’dir. Müfessirler Müddesir suresinin Velîd b. Mugīre hakkında nâzil olduğu hususunda ittifak etmiştir. Velîd aklı, dirayeti, güzel konuşması, gelişmiş şiir zevki, çocuklarının fazlalığı ve zenginliğiyle de Kureyş içerisinde hatırı sayılan bir kişi olması hasebi ile Kâbe örtüsünü bir yıl kendisinin, bir yıl diğer Kureyş liderlerinin değiştirmesinden dolayı “Idlü Kureyş” (Kureyş’in dengi) unvanının yanında, Kureyşliler ona “kurretü ayni Kureyş” (Kureyş’in göz bebeği) ve “seyyidî” (efendimiz) gibi sıfatlar vermişti.

Kendisinde birçok güzel vasfı bulunduran Velîd b. Mugīre, Hz. Peygamber’in davetini kabul etmedi ve kendisine şiddetle karşı çıktı. Kibir, bencillik ve ihtirası yüzünden şirk ile ruhu kirlenip tabiatı bozulduğundan Kur’ân-ı Kerîm için sihir dedi, Kur’an’ın hasmı ve Resûl-i Ekrem’in rakibi oldu. Velîd, Kureyşliler’in Resûlullah’a karşı düşmanca faaliyetlerine aktif biçimde katıldı. Hz. Peygamber’in amcası Ebû Tâlib’e üç defa başvuran Kureyş heyetinde o da yer aldı. Câhiliye devri şiirini ve Arap dilinin inceliklerini çok iyi bilen Velîd, hac mevsiminde Mekke’ye gelecek kişilere söylenmek üzere Kureyşliler’in Muhammed hakkında bir fikir etrafında toplanmalarını istemişti. Kendi görüşünün oluşması için günlerce düşündü; Kureyşliler’in ileri sürdüğü kâhin, deli, şair gibi nitelemelerin doğru olmadığının hemen anlaşılacağını belirttikten sonra, “En iyisi onun evlâdı babadan, kardeşi kardeşten, karıyı kocadan, kişiyi ailesinden ayıran bir büyücü olduğunu söyleyelim” dedi. 

Bu iddialar üzerine şu âyetler nâzil oldu: “Yarattığım o kişiyi tek başına bana bırak; geniş bir servet ve gözü önünde duran oğullar verdiğim, kendisine nimetleri serdikçe serdiğim, arkasından daha fazla vermemi bekleyen kişiyi. Hayır, umduğu gibi olmayacak. Çünkü o bizim âyetlerimize karşı inatla direnmektedir. Ben de onu sarp bir yokuşa süreceğim. Zira o düşündü taşındı, ölçtü biçti. Kahrolsun, ne biçim ölçme biçme bu! Ardından yine kahrolsun, ne biçim ölçtü biçti! Sonra baktı, sonra kaşlarını çattı, suratını astı. En sonunda arkasını dönüp gitti ve kibrine yenildi. ‘Bu’ dedi, ‘olsa olsa eskilerden nakledilmiş bir sihirdir; bu bildiğiniz insan sözünden başka bir şey değildir.’ Ben onu cehenneme sokacağım ...” (el-Müddessir 74/11-26). 

Hakkında ayet inen Velîd b. Mugīre her ne kadar Allah düşmanı olsa da, diğer yandan ise batıl olan davasına bağlılığı ve davasının önünde engel gördüğü meseleler için kafa yoran bir dava adamıydı. Çünkü kuranı kerimde o ismi ile değil yaptığı davranış ile örnek gösteriliyor. Birde davası inancı hak olan biz Müslümanlara bir bakın. Velîd b. Mugīre gibi bir dava adamlığı duruşu sergili(ye)miyoruz. Gerek yaşadığımız memlekette gerekse coğrafyada mevcut sorunları çözüme kavuşturmayı kafa yorma zahmetin bile girmiyoruz. Ama lafa gelince mangalda kül bırakmıyoruz.

Birde utanmadan bir elleri/ellerimiz yağda bir elleri/ellerimiz balda olarak, Müslümanların geri kalmasına, yeryüzünde zülüm görmesine üzüldüklerini/üzüldüğümüzü söylüyoruz. Aslına bakarsak yeryüzünde sıkıntı çeken bırakın Müslümanları, tüm zulüm gören insanların senin benim üzüntüme ihtiyaçları yok. Çünkü milyarlarca kişinin üzülmesinin herhangi bir mazlumun derdine derman olmuyor. Dün olduğu gibi bugünde, mazlumlar, mevcut sorunlarının çözümü adına Velîd b. Mugīre kadar, hatta ondan daha fazla kafa yoracak insanlara hasret.

Bir müddetliğine de olsa siyasete, bürokrasiye yön vermeyi bırakıpta, mazlumların dertlerinin çözümü için bir Allah düşmanı kadar bile çözüm üretme adına kafa yor(a)mayanların: iki de bir Allah resulü (sav) Hira dağına şunun için çıktı, bunun için çıktı gibi, sadra şifa olmayan konuşmaları, abesle iştigalden başka bir şey değildir.