Saadet Partisi Demre İlçe Teşkilatı ülkemizde yaşanan ve vatandaşlara zor günler yaşatan ekonomik sıkıntılara ilişkin basın toplantısı düzenledi. Çok sayıda vatandaş ve teşkilat mensubunun katıldığı basın açıklamasında milyonlarca insanın muzdarip olduğu konular ele alındı.
"Çay Kaşığı ile Verir Gibi Yapıp Kepçeyle Geri Aldılar /Almaya Devam Ediyorlar" diyen Saadet Partisi Demre İlçe Başkanı Nuri Tural, "Sözde fahiş fiyatlarla mücadele ettiklerini söyleyenler, en fahiş vergi zamlarını yine kendileri yapıyorlar." ifadelerini kullandı.
İşte, Saadet Partisi Demre İlçe Başkanı Nuri Tural'ın o açıklamaları:
" Yılın ilk yedi ayını, seçim sonrasının ilk iki ayını geride bıraktık. Üç ay sonra da Cumhuriyetimizin 100. yılını idrak etmiş olacağız.
Çok iyi hatırlıyorsunuzdur. Seçimden önce, iktidarın sürekli tekrar ettiği bir sloganı vardı. 21. Yüzyıl “Türkiye Yüzyılı” olacak. Ancak, seçimlerden hemen sonra bambaşka bir süreç yaşıyoruz. Yaşadığımız bu süreçteki gelişmeler şunu göstermektedir:
Bu yıl, “ZAM YILI”, “VERGİ YILI” ve “ENFLASYON YILI”, en önemlisi “BELİRSİZLİKLER YILI” olacak. Demokrasi tarihimizde Milletimizin zihinlerine öyle kazınmış olacak.
Başta ekmek olmak üzere temel gıda maddelerine gelen zamlar; enerji ve akaryakıt ürünlerine gelen zamlar;. Tüm ulaşım hizmetlerine gelen zamlar; şuna zam, buna zam, ona zam… Önündeki kelime değişiyor, ardından gelen zam kelimesi ise hiç değişmiyor. Zam kavramı milletimizin üzerine çökmüş adeta bir “karabasan” haline geldi maalesef.
Çay Kaşığı ile Verir Gibi Yapıp Kepçeyle Geri Aldılar /Almaya Devam Ediyorlar
İktidarın söylemleri ile yaptıkları arasındaki makas her geçen gün daha çok açılıyor.
-Sözde fahiş fiyatlarla mücadele ettiklerini söyleyenler, en fahiş vergi zamlarını yine kendileri yapıyorlar.
-Sözde faize karşı olduklarını söyleyenler, hem faiz oranlarını insafsızca yükseltiyorlar hem de faizci rantiye kesimine ödenen miktarı sürekli artırıyorlar. Unutulan nass hükümleri ise hala bir tarafta duruyor.
-Sözde IMF’den kurtulduk diye algı politikası uygulayanlar, IMF’den daha beter, daha acı reçeteler uyguluyorlar. Uyguladıkları yanlış ve verimsiz politikaların bütün yükünü de dar gelirlinin sırtına yükleyerek.
- Bu arada, sözde “enflasyonun boynu” da seçimden sonra kırılacaktı; ancak enflasyon yeniden şahlandı, isabetsiz politikalarla daha da palazlanan enflasyonun boynunun kırılması daha da güç hale getirildi. Sonuçta Merkez Bankası enflasyon tahminlerini “güncelledi”, şimdilik %61 olarak tespit etti. Yarın nasıl bir tespitte bulunacağını hep birlikte göreceğiz. Yapılan ve insafla bağdaşmayan akaryakıt zamlarının maliyet etkilerinin ne kadar olacağı ise henüz belli değildir.
Seçim döneminde 20tl olan mazot bugün itibarıyla 40tl olmuştur
Bu gidişle çiftçimizin üretemez hale gelmesi sürpriz olmayacaktır
Başta enflasyon olmak üzere ekonomide 2023 öngörülerinin hiçbiri tutmayınca, şimdilerde artık iyileşme için 2025 ve sonrası işaret edilmeye başlandı.
Kira fiyatları ortada, çarşı-pazarın durumu ortada! Yani, durum gayet açık ve net. Durumu vatandaşlarımızın takdirlerine bırakıyorum.
. Söz gelimi, Büyükşehirlerde 8 ila 10 bin, diğer şehirlerimizde ise 5-6 bin lira kira yardımı muhakkak verilmelidir.
Kötü ekonomi yönetimi artık toplumun huzur ve barışını da bozar hale gelmiştir.
Her gün bir başka yerden ev sahibi-kiracı tartışması, alacak verecek kavgası haberlerini duyuyoruz, okuyoruz.Arkası yazılan çek ve senetler her gecen gün hızla artmaktadır
Yanlış dış politika, ardından hatalı göç politikası ve üstüne bir de yanlış iç güvenlik politikaları eklenince sokaklar güvensiz hale gelmiştir. İnsanımız endişelidir, tedirgindir. Ülkede gittikçe artan bir karamsarlık havası oluşmaktadır.
Biz Milli Görüş Hareketi olarak ilk adımımızı “Önce Ahlak ve Maneviyat” diyerek atmış bir siyasi hareketiz.
Yarım asrı aşkın bir süredir ahlaki ve manevi değerlerimizin önemini her daim vurguluyoruz. Bugün yaşadığımız problemlerin temelinde, yine ahlaki ve manevi değerlerimizin tahrip edilmesi yatmaktadır.
Maalesef en tepeden en alt kademelere varıncaya dek bir bozulmuşluk, bir kokuşmuşluk söz konusu.. Rüşvet ve yolsuzluk adeta kanıksanmış, uyuşturucu meselesi bir kangrene dönüşmüş, mafyalar ülkemizde cirit atar hale gelmiştir. Veya bir takım mihraklar tarafından bilinçli şekilde bu hale getirilmiştir.
İktidar, en ufak bir eleştiriye dahi tahammül edemezken, en cılız sesle dile getirilen hak taleplerini en sert şekilde sustururken, köyünü, ağaçlarını koruyan insanlara TOMA’larla, biber gazıyla en ağır şekilde müdahale ederken; diğer tarafta belinde silah, elinde uyuşturucu paketleri olan gruplar elini kolunu sallayarak sokaklarda, aramızda gezer hale gelmektedir.
Bunlar konuşulmasın diye de her gün başka sunî gündemler ortaya atılmaya, oluşturulmaya çalışılmaktadır.
İktidarıyla muhalefetiyle bunlara beraberce çözüm üretmesi gereken TBMM ise tüm ısrarlara rağmen tatil edilmektedir.
Ama işte biz burada, milletimizin problemlerini ve bunlara dair çözüm tekliflerimizi dile getirmeye devam ediyoruz ve getirmeye de devam edeceğiz.
Ülkemizin problemleri bir bütündür. Dolayısıyla çözümler de bütüncül bir yaklaşımla ele alınmalıdır.
İlk adım; “Önce Ahlak ve Maneviyat” olmalıdır. Siyasi hayatımızdan iş ve toplum hayatımıza varıncaya dek her sahada ahlaki ve manevi değerlerimiz esas alınmalıdır. Toplumsal ahlak ve sorumluluk bilincini geliştirmemiz ve yerleştirmemiz gerekmektedir.
Ardından “Üretim ve İstihdam Odaklı” yatırımlara öncelik verilmeli; en önemli kaynağımız olan insan kaynağımız başta olmak üzere kaynaklarımızın israfına bir an evvel son verilmelidir.
Gençlerimizi işsiz bırakan hatalı eğitim ve ekonomi anlayışı son bulmalı; ülkemiz genelinde “Hızlı ve Yaygın Kalkınma Hamleleri” başlatılmalı, “Nitelikli Eğitim”e ağırlık verilmelidir.
Tarım, acilen bir “milli güvenlik meselesi” olarak ele alınmalı; üreticimiz, çiftçimiz, besicimiz mutlaka desteklenmelidir. Maliyet artışları altında ezilmesine engel olunmalıdır.
Tüm bunları gerçekleştirebilmek için kuşkusuz ehliyet ve liyakat sahibi insanlarımızın önünün açılması gerekir; partizanlığa, adam kayırmaya derhal son verilmesi gerekir.
Unutulmamalıdır ki, yoksulluğu bitirebilmenin ilk şartı yolsuzlukların kökünü kazımaktır! Bu da ehliyet ve liyakat sahibi kadrolarla olur.
Herkes bilir ki, bir yerde yoksulluk hızla artış gösteriyorsa, orada “sistematik bir yolsuzluk düzeni” hâkimdir ve siyasetle özdeşleşen bir yönü vardır.
“Yaşanabilir ve Yeniden Büyük Türkiye’yi inşa etmenin yolu işte buralardan geçmektedir. Ardından “Şahsiyetli Bir Dış Politika” gelir ki o da “Adil ve Yeni Bir Dünya’nın kurulabilmesi için gerekmektedir.
Saadet Partisi olarak bizler, her zaman iktidarı ve sorumluları uyardık, bugün de uyarıyoruz. Yarın da uyarmaya devam edeceğiz.
İnsanımızın haklı talep ve beklentilerinin destekçisi, verilen sözlerin, yapılan işlerin doğru, verimli ve gerekli olup olmadığının takipçisi olmaya devam edeceğiz."