İnsan ortada yokken melekler cephesinde başlayan muhalefet kıpırtısı, Allah-u Teâlânın kalpleri mutmain eden metoduyla çözülmüştü. Meleklerle yapılan sınavdan başarıyla çıkan insan, artık üstünlüğünü perçinlemek ve var olan yeni muhalefetin kendini belli etmesi adına melekût halkının huzuruna çıkarılmaya hazırdı.
Allah-u Teâlânın meleklerle geçen diyalog sırasında ve insanın meleklerle tabi tutulduğu sınav esnasında iblisin şahit olup olmadığı hakkında bilgi olmamakla birlikte, gelişen olaylardan bilgi sahibi olduğu kanısına varıyoruz. Lakin her iki aşamada hangi tarafta olduğu hakkında renk vermiyor veya fikrini belirtmek için fırsat eline geçmiyor. Melekût âleminde gelişen ikinci perdedeki olaylar bakara suresi 32 ayetinde. Allah "Size, göklerin ve yerin gaybını şüphesiz ki ben bilirim, yine açığa vurduklarınızı da, gizli tuttuklarınızı da ben bilirim demedim mi?" sözü etrafında geliştiğini görüyoruz.
Ve meleklere: "Âdeme secde edin"(bakara/34) emri ile İnsanın melekût âlemindeki serüveninin İkinci bölümü başlamıştı. Bu emrin akabindekineler yaşandığını yine emrin sahibi bizlere bildiriyor. İblis hariç (hepsi) secde ettiler. O ise, diretti ve kibirlendi. (Allah) Dedi: "Sana emrettiğimde, seni secde etmekten alıkoyan neydi?" (Araf/12). İblis Dedi ki: "Ben ondan daha hayırlıyım; sen beni ateşten yarattın, onu ise çamurdan yarattın."(sad/76)
İlk muhalefet hareketi sözlü bir muhalefet olmasına rağmen, ikinci muhalefetin öncüsü iblis, muhalefetin boyutunu sözden eyleme dönüştürmüştür. Bu eylemle isyan bayrağı açan iblis, aynı zamanda varlık âleminde kavmiyetçilik fikrinin ilk temsilcisini oluşturuyordu.
Melekût âleminde gerçekleşen iki muhalif hareketin ortak bir yanının olduğunu görürüz. Biri sözlü diğeri fiili olmasına rağmen, muhalefet hareketin ortak paydası insanın yaratılmasıdır. Çünkü yaratılan insan halifelik özelliği taşımasından dolayı mevcut olan canlılardan daha değerli olup, mevcut canlıları tahtından etmişti. Bundan dolayı her iki muhalif hareketinde, insanın zaafları üzerinden fikirlerini meşrulaştırmaya çalıştığını görüyoruz. Muhalefeti sözlü olan melekler muhalefet argümanını, insanın ibadet ve yaşamı konusundaki bilgi eksikliği tezi üzerinden oluştururken; iblis bu argümanın işe yaramadığı gördüğünden veya bildiğinden bir adım daha ileri giderek muhalif olma sebebini yaratılış maddesi üzerine bina etmiştir. Kendince haklı olduğuna inandığı gerekçesini; Ben ondan daha hayırlıyım; sen beni ateşten yarattın, onu ise çamurdan yarattın kıyasına bina etmiştir. Allah-u Teâlânın koyduğu üstünlük kuralını kabul etmeyip kendince yeni bir üstünlük tezi geliştirmiştir.
Böyle bir davranışın neticesinde; Öyleyse oradan in, orda büyüklenmen senin (hakkın) olmaz. Hemen çık. Gerçekten sen,küçük düşenlerdensin(Araf/13) emriyle muhatap olan iblis başına gelecekleri bilmesine rağmen yanlışından dönmek yerine görüşünün haklılığı noktasında ısrarını sürdürerek; "(İnsanların) dirilecekleri güne kadar beni gözle(yip ertele.)" dedi.(araf/14). İblis fikrinin doğru olduğunu ispatlamak için cezanın ertelenmesini isterken aslında şunu demek istiyordu. Meleklerin fikrinin ispatı için bir fırsat verdiğin gibi bana da bir fırsat ver.
Yarattığının özelliğini bilen ve adalet sahibi olan Allah-u Teâlâ görüşlerini ispatlama şansı verdiği melekler gibi, iblisede fikrinin haklı veya haksızlığının delillin sağlanacağı izni "Sen gözlenip-ertelenenlerdensin" Araf/15) ayetiyle veriyor. Bu izinle birlikte ilk insan sahip olduğu bilgilere ek olarak yeni düşmandan korunmasını sağlayacak bilgilerle(taha/117) imtihan sahasına çıkıyor.
Allahın düşman olarak bildirdiği İblisin ilk seslendirdiği kavmiyetçilik fikri, bir kısım insanlar tarafından benimsenerek izzeti, şanı, Şerefi ve üstünlüğü yaratılışta arayıp Kürtlük, Türklük, Araplık davası peşinde koşarak iblisin safında yer alırken; Alnı secde gören insanların bir kısmı da benim Hocam, benim şeyhim, benim derneğim-vakfım, benim cemaatim sizinkinden daha hayırlıdır düşüncelerini Fırka-i Nâciye temsilcilikleriyle taçlandırarak, kavmiyetçiliğe yeni bir bakış açısı katarak, iblisin takdirini kazanmanın yanında, alkışını da hak ediyorlar.