Meleklere göre,yeryüzünde kan dökecek bir canlı olup, iblisin makamını elinden alınmasıyla kovulmasına sebep olan insanı yaratan Allahu Teâlâ, muhakkak adalet sahibidir.Aynı Zaman dada yarattığına da örnek olan, hem kendisi hem de elçileri vasıtasıyla yol gösteren bir yaratıcıdır. El-Hadi sıfatının tezahürünü Kuranı Kerimde çokça görürüz. El-Hadi isminin tecellisinin en güzel örneklerinden birinide Kuran-ı Kerimde anlatılan İnsanın yaratılış aşamasında,Allah-Melekler arasında gelişen olaylarda görürüz.
Kuranı kerimde Hz. âdemin yaratılması ile onlarca ayet vardır. Lakin Hicr suresi 26-28 ayetleri arasında geçen diyalog Allahu Teâlânın El Hadi olmasının muhteşem bir örneğini bizlere sunuyor. Allah-u Teâlâ Hicr suresi 26 ayetinde Andolsun, biz insanı kuru bir çamurdan, şekillendirilmiş bir balçıktan yarattık buyurarak insanın bizce meçhul olan yaratılışının hammaddesini haber veriyor. 27. ayette ise Cinleri de daha önce dumansız ateşten yaratmıştık. Buyurarak yeryüzünde ikamet edecek varlığın yalnız olmadığını ve hammaddesinin ateş olduğunu bildiriyor. Bir sonraki ayette muhatap edinilen meleklerin ise kuranı kerimde nasıl yaratıldığı ifade edilmezken, hadisi şerifte yaratılış hammaddesi, Melekler nurdan yaratıldı. (Müslim, zühd, 61, 4/2294)şeklinde bildiriliyor.
Ayetlerde anladığımız kadarıyla Allah-u Teâlâ insanı yaratmadan önce meleklere bu konuda bilgi veriyor. Hicr suresi 28 ayette Hani Rabbin meleklere, "Ben kuru bir çamurdan, şekillendirilmiş balçıktan bir insan yaratacağım şeklinde sesleniyor. Allahın onlara verdiği ifade özgürlüğünü sonuna kadar kullanan melekler biraz şaşırma biraz merakın yanında daha çok bilgi eksikliğinden olsa gerek ki "Orada bozgunculuk yapacak,kanlar akıtacak birini mi var edeceksin? Oysa biz Seni överek yüceltiyor ve Seni devamlı takdis ediyoruz" dediler;(bakara/30). Ayetlerde geçen diyaloglara baktığımız zaman ortaya çok ilginç bir durum çıkıyor. Daha ortada insan olmamasına rağmen, İnsanın yaratılması öncesinde iki taraf ve iki görüş oluşuyor. Biri yaratılacak canlı gibi yaratılmış olanların yani meleklerin görüşü; Diğeri ise her şeyin yaratıcısının görüşü. Melekler bu görüşleriyle aynı zamanda, Allah-u Teâlâya muhalefetin ilk nüvesini oluşturmuş oluyorlardı. Allah-u Teâlâ bu muhalif soruya iki aşamalı cevap veriyor. İlk aşamadaki cevap kısa ve net. "Ben şüphesiz sizin bilmediklerinizi bilirim."
Yeni canlı melekût âleminde artık yaratılmıştır. Yarattıklarına karşı merhametli olan ve onlara değer veren Allah-u Teâlâ "Ben şüphesiz sizin bilmediklerinizi bilirim" deyipolayı kapatmamıştır. Zihinlerde kalabilecek en küçük tereddüt veya acabaları gidermek için karşı fikrin isabetsiz olduğunu ispatlamak ve kalpleri mutmain kılmak için bir yarışma yapıyor. Bir bakıma bu yarışma kimin görüşü haklı kimin görüşü haksızın şahit sel olarak onaylanması anlamına geliyordu. Gücün, otoritenin değil bilginin değerini anlatan bir sınav. Bir tarafta melekler bir tarafta İnsan. Yaratılma görevi ve yeri hakkında iki görüş olan ilk insanın sınavı da doğal olarak bu çerçevede oluyor. İnsan yaşayacağı yer ve meleklerin merakı- sorusuyla alakalı imtihan ediliyor. Ve Âdeme isimlerin hepsini öğretti. Sonra onları meleklere yöneltip: "Eğer doğru sözlüyseniz, bunları Bana isimleriyle haber verin" dedi.( bakara/31). 32 - Dediler ki: "Yücesin sen (ya Rab!). Bizim, senin bize öğrettiğinden başka bir bilgimiz yoktur. Şüphesiz sen bilensin,hakîmsin"
33 - (Allah): "Ey Âdem, bunlara onları isimleriyle haber ver." dedi. Bu emir üzerine Âdem onlara isimleriyle onları haber verince, (Allah): "Ben size,ben göklerin ve yerin gayblarını bilirim,sizin açıkladığınızı da, içinizde gizlediğinizi de bilirim" dememiş miydim?" dedi. Her şeyin mutlak sahibi Allahu Teâlâ bile iddiasının ispatı için gerekli adımları atıp meleklerin korkudan-mecburiyetten değil de şeksiz şüphesiz doğruya şahit olmasını sağlıyor.
Bazı insanlar kalbimiz temiz,İmanın ve paranın kimde olduğu bilinmez deyip iman iddialarını ispatlamamalarını normal karşılamak gerekirken, her konunun profu olanların,ufak bir muhalefette yanardağı andırmalarını ise normal karşılamak, sahip olduklarını söyledikleri ilme hakaret olur. Çünkü ilmin yegâne sahibi Allah-u Teâlâ bile kendisine muhalefet, eden yarattığı canlıya karşı iddiasını ispatlarken, bu insanların fikirlerine yapılan muhalefet karşısında yanardağa dönüşmeleri, ilmi acizliklerinin şiddete dönüşmesinden başka bir şey değildir.