YENİ DÜNYA DÜZENİNDE YERİMİZ

  • imsa

Günümüz İslâm dünyası son birkaç asırdır siyasî, hukuki ve sosyal bozukluk yaşamaktadır. Kendisini hemen her alanda yeniden tanımlama gayreti içinde bulunan Müslümanlar, sosyal, ekonomik ve hukuki düzenini ve hatta neredeyse dini yaşayış ve kavrayışını bile tamamen yitirdi ve yeni baştan yapılanmaya koyuldu. Bu yapılanma için Müslümanlar ve idarecilerimiz kendi toplumlarının siyasî, sosyal ve hukuki yapılarının yetersizliğini düşünerek Batı’daki yapıları model alıyorlar. Bazı yerel destekçileri ile de İslami  deliller getirerek bunların İslam’a uygun olduğunu iddia ediyorlar. Fakat bu iddia ve eleştirilerin toplumda karşılığının olduğunu söylemek pekde mümkün görünmüyor. Aslında bu iddialarının yeteri kadar sosyal tabanı yoktur. Halbuki halkın içinde bulunmadığı, inancı ve kültürüne ters görünen değişimler kalıcı ve toplumun huzurunu sağlayıcı olamayacaktır.

Uzun zamandır Müslümanların ufkunu daraltan batılılaşma serüveni benim gördüğüm kadarı ile yanlış bir metotla gitmektedir. Sömürgeci Portekiz, İspanyol, Alman, İngiliz ve Fransız gibi devletlerin kendi içlerindeki gelişmişliklerinin ve kültürlerinin farklılıklarını anlamadan,bütün devletlerin hepsinin farklılıkları göz ardı edilerek medeni batılı gözüyle bakılmasıdır. Günümüzde içinde bulunduğumuz sıkıntılardan çıkış yolu arayan İslâm dünyasının, bunu yapabilmek için iki yola başvurduklarını söyleyebilirim. Batı’yı model almak suretiyle kendi yapısını Batı tarzına uyarlamak yani hangi Batı olduğunu bilmeden Batılılaşmak, diğeri de mevcut İslami değerleri gözden geçirmek ve böylece kendisine bir çekidüzen verdikten sonra İslam inancının ve kültürünün ışığında yeni bir hayat tarzı ve devlet sistemi ortaya koyabilmektir.

Belki anlaşılması çok güçtü ama bu konuda gayret gösteren günümüzde tek lider rahmetli Necmettin Erbakan’dı. O günkü şartlarda ortaya atmış olduğu adil düzen, ekonomik adil düzen gibi kavramlarla ve bunları da  kitabileştirmiş bir tarzda uygulanır olduğunu söyleyerek ortaya çıkmıştı. Kısa süren siyasi iktidarın da süregelen bozuk ekonomik sistemin şartlarını değiştirerek belki de son yüzyıllarda ilk defa denk bütçe uygulamasıyla ekonomiye farklı bir bakış açısı getirmişti. Anladığım kadarıyla İslam'ın bugünkü sosyal, siyasi ve ekonomik hayata yansımasının nasıl olması gerektiğini düşünerek çözümler üretmesi açısından her ne kadar anlaşılmasa da,olması gereken ve yerinde bir çabaydı.

Günümüzde değişime uğramış belki de son şekli verilmeye başlanan yeni dünya düzeninin içerisinde köle toplumlar olmaktan kurtulmanın yolu,kendisine çekidüzen veren bugün kendi inanç ve kültürü ile hayatı şekillendirmeyi düşünüp başaran bir İslam toplumunun ve idarecilerinin varlığına ne kadar çok ihtiyaç var.

Özetle şunu söyleyebilirim ki, batı'yı kendinden büyük kabul ederek, düşüncesiz düşünceyle, şüphesiz kabulle, itirazsız teslimiyetle hem kendimize hem de insanlığa huzur getiremeyiz. Kökleri Hz. Adem'e dayalı olup Hz. Muhammed'in güncellediği medeniyeti bugün doğru anlamalı ve hayatımıza aktaracak doğru bir yol bulmalıyız.

Yorum Yaz
  • UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik yorumları onaylanmamaktadır.