Bugün sizlerleyine çok güzel bir çalışma olan, Ondokuz Mayıs Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Arş. Gör., Salih KESGİNin kuran ilimleri ve tefsir usulü çalıştayında yaptığı Ayetleri anlamada hadis algısının etkisi NİSÂ SÛRESİ-1. ÂYETİ EKSENİNDE BİR TAHLİL DENEMESİ adlı sunumu paylaşacağız.
Evrensel niteliklere sahip son din olan İslâmiyetin iki temel kaynağı Kuran ve Sünnettir. Kuransız bir İslâm dini düşünülemeyeceği gibi Sünnetten ayrı bir İslâm dinini düşünmek de mümkün değildir. İslâm pratik hayatta yaşanmak için gönderilmiş, Hz. Peygamberde (a.s.) bu yaşantıyı insanlara kapsamlı bir şekilde göstermiş ve bu sahada en güzel örnek olmuştur. Dolayısıyla Kuranın açılımı olan Sünnet, İslâmın pratiğe yansımış şeklidir. Hiç şüphesiz bir metin( Mushaf) olarak Kuranı (vahyi) anlayabilmek için, hadisleri doğru anlamak büyük bir ehemmiyet ifade etmektedir. Hadis ve sünneti göz ardı ederek vahyi anlama çabası içinde olmak, daha baştan bu çabadan murad olan doğru anlama ulaşmanın önünü tıkamak anlamına gelecektir. İşte bu noktada hadisin nasıl anlaşıldığı sorusu önem kazanmaktadır. Bağlamından kopuk olarak değerlendirilen bir hadis rivayeti, âyetin anlaşılmasına direkt ya da dolaylı olarak etkide bulunacak, bu da Müslümanların din anlayışı üzerinde ciddi etkiler bırakacaktır. Vahyin murad etmediği şeyleri söyletebilecek bir sonuç ortaya çıkarması açısından hadisin yanlış ya da eksik anlaşılması sorunu,âyetleri anlama hususunda kendi önemini hissettirmektedir.
Çalışmamızda Nisâ sûresi1. âyetinin anlaşılmasını etkileyen rivayetleri meal-tefsir çalışmalarına etkisi açısından ele alacak, hadis rivayetlerinin doğru değerlendirilmesinin Kuranı anlama hususundaki hayati konumuna işarette bulunacağız.
İnsanın hayatını Kuran merkezli olarak inşa etmesini sağlayacak bir süreç olan Kuranı anlama çabası, hiç şüphesiz sadece metne bakarak gerçekleşecek bir gayret değildir. Metne hayat veren, onun anlaşılmasını sağlayan; siyâk- sibâk ilişkisi, âyetlerin farklı âyetlerle ilişkisi ve tabii ki âyetlerin hadislerle ilişkisi bu anlamda üzerinde önemle durulması gereken hususlardandır. Vahyi anlamada âyet ve hadis ilişkisi o derece önemlidir ki bunu, iki unsurun et ve tırnak gibi birbirlerine bağlı oldukları şeklindeki bir benzetmeyle ifade edecek olursak yanılmış olmayız. Bunların birbirinden ayrılmasının vahyi anlama çabası içinde olan kimseyi farklı mecralara sürükleyeceği de aşikârdır. Kitap, Nebi olmadıktan sonra kürekçisi olmayan bir kayık gibidir. Bu kayıkla acemi yolcular, hayat denizinde ne kadar uğraşırlarsa uğraşsınlar, gitmek istedikleri yere varamazlar. Kitapsız bir peygamber ise, ışığı olmayan bir kılavuz gibidir. Bu durumlarda insanlar, Allaha varmak isterken,kendilerine yol gösteren kılavuza tanrı diyerek tapmaya başlarlar.
Metnin asıl kastının anlaşılmasında hayati bir yere sahip olan hadis/sünnet, Kuranın emirlerini tam mânasıyla kendi bağlamı içinde ve arka planını görerek anlamayı temin edecektir. Elbette bir metin olarak Mushafın birden çok anlamı olabilecektir. Zira anlama ve yorumlama faaliyetinin subjektif karakteri bu sonucu zorunlu olarak oluşturmaktadır. Belki bir sözün tek ve nihai yorumu yoktur, ama unutulmamalıdır ki sonsuz ve sınırsız yorumu da yoktur. İşte bu noktada hadis ve sünnet sonsuz/sınırsız yorumun önüne geçmekte ve vahyin anlaşılmasının temel parametrelerinden biri haline gelmektedir. Örnek vermek gerekirse;hadis/sünnet, kaynak olarak dikkate alınmadığında hırsızın elinin kesilmesiyle ilgili olan Kadın ve erkek hırsızlık yaptığındaelini kesinâyetindeki söz konusu emir mutlak olarak yorumlanabilmektedir.
Ancak hadisler ışığında âyet değerlendirildiğinde, hırsızlık suçunun unsurlarının oluşması için çalınan malın koruma altında ve nisab miktarında olması, çalınan malın çabucak bozulan cinsten olmaması, hırsızlığın kıtlık senesinde vuku bulmaması gibi şartlar dâhilinde, ayrıca Hadleri şüphelerle savuşturun hadisi ışığında anlamak mümkün olacaktır. Böylesi bir anlam farklılığı bizlere hadislerin vahyi anlarken ne kadar hayati bir konuma sahip olduğunu açıkça göstermektedir.(Bölüm sonu)