ÂYETLERİ ANLAMADA(İNSANIN YARATILIŞI KONUSUNDA) HADİS ALGISININ ETKİSİ-5

  • SUR YAPIIIIIII

Bugün sizlerle Ondokuz Mayıs Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Arş. Gör., Salih KESGİN’in kuran ilimleri ve  tefsir usülü çalıştayında yaptığı Ayetleri anlamada hadis algısının etkisi ‘’Nisâ sûresi-1. âyeti Ekseninde Bir Tahlil Denemesi ‘’ adlı sunumun beşinci ve son bölümünü paylaşacağız.  

   Yüce Allah elbette her varlığı farklı kurallar dâhilinde yaratmaya kadirdir. Nasıl Hz. Adem’in çamurdan, topraktan yaratılması O’nun çamura ve toprağa atıfla kirli, kötü vs. şeklinde anlaşılmasına sebebiyet vermiyor ise kadının da herhangi bir şeyden yaratılması ona bir alçaklık, düşüklük getirmeyecektir. Sonuçta insanın değerini belirleyecek olan, kulluk bilinciyle hareket edip etmediğidir. Ama üzülerek görmekteyiz ki lafzî olarak zihinlerde yer eden bu rivayet insanları çok ciddi bir zihni boşluğa sevk etmektedir. Rivayetin lafzi anlamıyla nasıl anlaşıldığını incelediğimizde erkeklerle aynı kulluk sorumluluğuna ait kadının erkekten daha düşük derecede bir varlık olarak kabul görmesine sebebiyet verdiğine şahit olmaktayız. Şöyle ki; araştırmamız esnasında acaba bu rivayet kaynaklarımızda başka bir yerde kullanılmış mıdır? Kullanılmışsa nasıl algılanmıştır? şeklinde kendimize soru yönelttiğimizde rivayetin lafzen algılanmasının ortaya çıkardığı çok farklı açıklamalarla da karşılaştık.

   Bir örnek ile ifadelendirmek gerekirse Sünen-i İbn Mace’de erkek çocuğun bevli ile kız çocuğun bevlinin temizlik açısından farklı olduğu, birine su serpmek yeterli iken diğerinin yıkanması gerektiği rivayetinin İmam Şafi’nin buna sebep olarak söylediği “Çünkü erkek çocuğun bevli su ve çamurdandır. Kız çocuğun bevli et ve kandandır” şeklindeki açıklama eşliğinde aydınlatılması! ve daha anlaşılır kılmak için İmam-ı Şafii’(ö.204/819)nin ifadesiyle aktarılan “Şüphesiz Allah Teala Adem(as)’ı yarattığı zaman Havva O’nun kısa kaburga kemiğinden yaratıldı. Bu sebeple erkek çocuğun bevli su ve çamurdan oluştu. Kız çocuğun bevli ise et ve kandan oluştu” şeklindeki sözleri rivayetin lafzen algılanmasının ne tür sonuçlara sebebiyet vereceğini göstermektedir.         

   Bunun da ötesinde İbn Mace’(ö.273/ 886)nin Sünen’inin tercüme ve şerhini gerçekleştiren Haydar Hatipoğlu aynı babı izah ederken İmam Şafiî’nin ifadelerinin ardından Hattab es-Subki’nin (v.1352/1933) El-Menhel adlı eserinden “Erkek çocuktan insan tabiatı tiksinmez, kız çocuğundan tiksinir” ifadesini aktararak bab ile ilgili izahatını tamamlamaktadır. Rivayete dair zihinlerde oluşan algının insanın çok farklı yorumlar yapmasına sebebiyet verdiğini gördüğümüz bu noktada metni bağlamıyla birlikte anlamanın rivayetin asıl anlamını tesbitte ne kadar önemli bir yol olduğunu bir kez daha hissetmiş bulunmaktayız.

   Nihayetinde çalışmamıza konu olan rivayetlerin sıhhat açısından problem içermediğini, ancak meal-tefsir çalışmalarında yaratma versiyonuyla gelen rivayetlerin lafzen algılanmasına binaen kadının erkekten (onun kaburga kemiğinden) yaratıldığının anlaşıldığına şahit olduğumuz şu noktada; aslında yaratma ifadesini içeren rivayetlerin de kendi bağlamı içinde teşbih niteliği taşıdığı kanaatine ulaşmaktayız. Bu sebeple Nisâ sûresi 1. âyeti hadislere atıf yaparak Hz . Havva’nın Hz. Adem’in kaburga kemiğinden yaratıldığı şeklinde yorumlamanın sıhhatli bir yorum olmayacağı ortaya çıkmaktadır. Kaldı ki bu rivayetlere dayanarak kadının konumunu alçaltan yorumlara ulaşılamayacağı ise daha açıktır. Kadının ya da erkeğin neyden, nasıl yaratıldığının da kulluk bilinci ve sorumluluğu açısından önemli olmadığı da bir gerçektir.

Sonuç

Dini nasları sadece gramer ve lafızlar açısından ele alıp değerlendirmek her zaman yeterli değildir. Zira sözsel bir metnin zâhiri anlamı olabildiği gibi muhtelif benzetmeler yoluyla manevi anlamı da olabilmektedir. Tarih boyunca ilim adamları arasında cereyan eden ihtilaf, nasların anlaşılması ve yorumlanması üzerinde odaklanmaktadır. Bunu ilahiyat alanının problemlerinin son tahlilde yorum problemi olduğunu söyleyerek de ifade edebiliriz. Kur’an lafızları, mânaları ve kullandığı üslubuyla Arapça’dır. Dolayısıyla onu anlamak, ondan hüküm çıkarmak, istidlalde bulunmak için, mutlaka o dönemde mevcut bulunan lafızları, mânaları, üslup çeşitlerini, taşıdığı ihtimalleri gerçek anlamda bilmek gerekir. Aksi takdirde Şari’in maksadı anlaşılmayacak bundan da ötesi ondan uzaklaşılacaktır. İşte bu noktada yaşayan müfessir konumundaki Hz. Peygamber’in ifadelerinin önemi kendini hissettirmektedir. Allah Rasulü’nün söz ve fiillerinin âyetleri anlamada referans teşkil ettiğini, hatta direk etkilediğini çalışmamızda da görmekteyiz. Hadis algısının âyetleri anlamayı etkilediğine dair birçok örneğin ortaya konulabileceği de aşikârdır. Hadislerin Hz. Peygamber’den bize intikalinin sağlıklı bir şekilde gerçekleşmesi ne kadar önemliyse, delaleti dediğimiz doğru anlaşılması, kavranması ve yorumlanması da o derece önemli ve üzerinde durulması gereken bir husustur. Geçmişten günümüze değişmeyen gündem maddesi olarak önümüzde duran anlama problemi, dün olduğu kadar hatta daha da fazla bugünün insanı için önem arz etmektedir.

 

Yorum Yaz
  • UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik yorumları onaylanmamaktadır.